30 Haziran 2008 Pazartesi

İspanya ve Futbol


"Bu gece, benim gecem" misali "bu sene, bizim senemiz" diye bağırıyor İspanyollar. U17 Avrupa şampiyonluğundan sonra Euro 2008 kupasını da müzesine götürdüler. Bu demek oluyor ki gerçekten iyi işleyen bir oyuncu yetiştirme sistemleri var. Hem gelecekte kullanabilecekleri oyuncuların başarısı, hemde A Takımda bulunan ve hepsine yıldız sıfatı taktığımız oyuncuları ile, gelecekteki kupaları domine edebilecek bir takım oluşturmuşa benziyorlar. Brezilya, Arjantin gibi dünya kupalarının favorilerine artık İspanya da dahil olmuştur. (Fransa ve İtalya benim için gününde olması gereken takımlar)


Demem o ki son dönemde ülkemizde de büyüyen altyapı yatırımları, futbolcunun mental eğitiminin öneminin artması gibi can alıcı noktalar zamanla meyvelerini toplamaya başlayacaktır. Bunu pekiştirecek olan isim de, sistemli çalışan ve ekol yaratabilecek bir teknik direktör olacaktır. Geriden gelen günler, futbolu bizler için daha da güzel kılacaktır. Yeter ki, önümüzde başarılı örnekler varken, baktığımız yer doğru yer olsun.

26 Haziran 2008 Perşembe

Özledik


Istanbul deyince aklima
Stadyum gelir
Kanimin karistigini duyarim ilik ilik
Memleketimin insanlarina
Daha fazla sokulmak isterim yanlarina
Ben de bagiririm birlikte
Avazim çiktigi kadar
Gögsümü gere gere
Ver Lefter’e Yaz deftere...

Bedri Rahmi

Bir Rüyanın Sonu


İlk günlerinde umutsuzluğumuzun kurbanı olan Euro 2008, son günlerde umudumuz oldu çıktı. Olumsuz başladığımız her turnuvada bu şekilde yol almamız, neyin alameti anlamış değilim. Yani Türk Milli Takımı ne sürpriz bir takım ne de favori bir takım. Bunun ortasını bulmaya çalışmak ise ayrı bir meziyet. Hani dilimize pelesenk olmuş bir laf vardır; " İman gücü" deriz, mücadele edene. İşte en ortası bu sanırım. Ama İman gücünün işlemediği günler, maçlarda oluyormuş.


Dünkü maçın 2/3 bölümünü domine ettiğimiz doğru, izlerken büyük keyif aldığımız, "oha be Semih, koçum Hamit, Sabri de bugün iyimiş" dediğimizde doğru. Ama bir yanlış var ki; oda Fatih Terim. Ama yok, adam aslında akıllı! Nasıl motive edeceğini biliyor, Sistemin olmadığı yerde bu vardır diyor sanırım. Doğru da diyor, eleştirmeye gerek yok, başarılı olabileceği tek yol bu. 70 milyonun yüreği bizimle birlikte atıyor. pfff.

Bu hafif bir eleştiri yazısı idi. Şimdi yıkama yağlama bölümüne geçiyorum;

Efenim, hiç yoktan ümitlerimizi yeşertip bizleri mahcup eden ve final kapısından dönen milli takımımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum. 2002 Dünya kupasındaki ruhu ve heyecanı aynen burada da yaşattılar bize. Tarifi edilemeyecek kadar müthiş bir yürek sahibi bu insanlar, Maçın son dakikasında bile ne yapacakları belli olmayan ve asla pes etmeyen bir kimlik ile sahaya çıkıyorlar. Hepsinin inançları tam ve dün akşam Almanları fazlasıyla terlettiler. Yılların Almanyası hiç olmadığı kadar kötü gözüküyordu sahada, onları silip geçen bir bir takım vardı karşılarında, hem de son şampiyon yunanlılar gibi savunmaya yatıp futbolu çirkinleştirmeye çalıştırmadılar da. Turnuva da konuşulan tek takım varsa, o da Türkiye oldu. Bu çocukların, hem de genç çocukların, 2010 dünya kupasında bu ülkeye büyük sevinçler yaşatacağını düşünüyorum. (Mu?) Terim'in varlık sebebi ile çok daha kolay olacaktır elbet!

25 Haziran 2008 Çarşamba

Keny Arkana



Keny Arkana, henüz 24 yaşında bir Fransız bayan. Aslen Arjantin kökenli. Hani şu Tanrının eli ile sömürgeci İngilizleri tokatlayan Maradona'nın, edipler edibi Jorge Luis Borges'in, Evita'nın, Carlos del Turco Menem'in memleketi [zaten bu Latin Amerikalıların küllüsünde damar var]. Keny, bir şarkı yaptı, kalbimizi çaldı. İsyanla yaşayan rap müziğin hakkını veren, gözüpek ve -muhtemelen- doğduğundan beridir damardan mağripli bu yiğit kız hakkında bir sır vereceğiz şimdi size: Bu kız çok öfkeli!

La Rage Du Peuple, Keny Arkana'nın bu yazıya bahis şarkısı. Halkların Öfkesi diyor, Keny. Halkları yaşatan şeyin, sevdayla tevhid edilmiş kavga olduğunu hatırlatıyor şarkısında. Arjantin'in, Sri Lanka'nın, Ruanda'nın, Somali'nin, Bosna'nın, Senegal'in, Filistin'in, Küba'nın, Vietnam'ın, Çeçenistan'ın, Guantanamo'nun, Çad'ın, İrlanda'nın, Irak'ın, Brezilya'nın öfkesi Keny'nin dudaklarından dökülüyor. Hazırsanız, şimdi bir sır daha vereceğiz: Bu kız -vallahi- çok öfkeli!Aşağıda izleyebileceğiniz klibin sonunda bir duvara püskürtülmüş birkaç satır yazı göreceksiniz. Hatta buna bir atasözü bile diyebiliriz şimdiden. Lacandon Ormanında kar maskesi ve piposuyla dünyaya mütemadiyen selam gönderen, "sözümüz silahımızdır" diyen Subcomandante Marcos'un gerçek kimliğini fellik fellik arayan Meksika idaresine, bulsanız ne olacak sanki diyen öfkeli kalabalıkların sesi: Todos Somos Marcos! Hepimiz Marcos'uz!

firtinamersin.blogspot


İyi diyelim iyi olalım.


Gündem yoğun, stresli, heyecanlı, sinirli...

Milli takımımızın Yarı Final maçı, Fenerbahçe’mizin transfer haberleri, havaların sıcaklığı, maaşı tüketmenin zorladığı bünye, işyerinde sırtımı uyuşturan klima, arkadaşın getirdiği votkaları içip sabaha kadar oturma sorunu ve devamında sabah kalkamama, İstanbul’un trafiği, evin devamlı toz tutması, kız arkadaşı özlemek...

Bu akşam yeni grubum ile ilk provadan sonra 1.5 saatlik bir yolculuk ile evimde Almanya maçını seyredeceğim. Sanırım hayatımda ilk defa bu kadar ciddi bir totem yapıyorum. Umarım bu seferde tutar. Tabi tutması için milli takımı turnuvada buraya kadar getiren şansı unutmamak lazım. Defansın göbeğinde kim olsun?, Mevlüt oynasın mı gibi detaylar artık işlemiyor efenim, bu takım için. Semih'in dediği gibi "Allah ne verdiyse vurdum" ruhu ile oynayacaklar!

Bu maçı kazanmak için ilk golü atmak gerekiyor. İlk golü atan almanlar olursa, bizim heyecanımız veya rahatımız ( ulan nasılsa atıyoruz, saldıralım) onların işine gelecektir. Eğer ki ilk golü biz atarsak, iddia ediyorum ki maç bizim lehimize 2 farklı bir üstünlük ile bile bitebilir.

Fenerbahçe’mizin bu zamanlardaki politikası ise artık gına getirmiştir bünyelere, yok teknik direktör kim olacak, yok forvet olarak kim gelecek. Devamlı bir haber sürüsü takip ediyor bunu, inanın konuştuğum herkes, tedirgin. Allahtan milli takım maçları var, yoksa hepten kafayı yemiştik.

Kesinleşen bir şey yok ama Aragones ve Guiza olmuş gibi bir hava var. Aragones hakkında ne kadar doğru konuşurum bilmiyorum ama ben gelmesini isterim şahsen. Yani adamın ırkçı vb. gibi etiketleri olmuş olabilir, olsun. Kezman'da geldiğinde bize çentik selamını getirmişti, onun selamını burada yok etmiştik hep beraber. Aynısı bunda da olur. Guiza ise ispanya liginin gol kralı olmuş bir insan evladı. Boyu posu maşallah yerinde, bizim insanımıza da benziyor hafiften, O yüzden güzel transfer olur! Gibi yüzeysel bakıyorum o yüzden mutluyum. Ayrıca bu adamı beğenmeyen insanlar bile var, onlarında gözlerinden öpüyorum!

Çizim: ye-be-cursed

19 Haziran 2008 Perşembe

Uçtu Uçtu Tuncay Uçtu

Blogger buluşması



Bir Sezonun sonu” yazımın sonlarına doğru bahsettiğim, sonrasında biraz cesaretli olup, bildiğime duyduğuma mail attığım bir organizasyon oldu, açıkçası yorumlarda ve gelen mailler de gelen tepkiler çok hoşuma gitti ve cesaretim iyice oluştu bu konuda. Organizasyon ruhum olduğu söylenebilir ama sanal âlemde buna pek alışık değilim. O yüzden bu yazımı genel bir çağrı olarak kabul edebilirsiniz. Daha önceki mail'de belirttiğim mekan ve tarih belki olmadı ama bundan sonrakini daha sıkı bir iletişim ile gerçekleştireceğim.


Şuan yaşadığımız yaz mevsimi, tatiller, işler bunu zorlayabilir. O yüzden yeni sezonun başında ilk Kadıköy maçında (şampiyonlar ligi ön eleme maçları hafta içi olduğu için olmayabilir) bu buluşmayı gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Fikstür belli olunca tekrar'dan post gireceğim bu konu hakkında. Tüm Fenerbahçeli Bloggerların tanışması güzel bir şey olabilir.

18 Haziran 2008 Çarşamba

Christoph Daum


Zico gibi, futbol bilgisinin ve tecrübesinin yanı sıra karakteri ile de bu kulübe layık olduğunu ispat etmiş, davranışları, takıma kazandırdıkları ile hepimizin gönlünde taht kurmuş bir hocayı kaybettikten sonra, yeni teknik direktör arayışımıza başladık. Medya'da yazılan hocalar, kulübe yakın kaynak denilen insanların çevrelerinde sarf ettiği isimler bir yana dursun, benim gönlüm Christoph Daum'u istiyor. Zico gerçekten iyi bir teknik direktördü ama takımın altyapısını oluşturan ve makus tahilini değiştiren adam da Daum idi. 2006'da şampiyonluğu kaybettikten sonra üzücü bir şekilde takımdan koparılmıştı. Vefasızlık yaptık belki adama ama taraftar hala Daum'un bu takıma kattıklarının bilincinde. Dediğim gibi gönlüm Daum'dan yana ama zor gibi duruyor şuan. Takımındaki kontratını hedeflerini bilmiyorum ama yine de alınamayacak bir insan değil kendisi.

Bir arzum daha var, her şeye rağmen Zico ruhu devam etsin takımda.

Milli Oluyoruz!



Efe Rakı'nın yurtdışından ithal oyunu. Oyun da Avrupa'nın en yaramaz kızları ile 3 tane oyun oynuyoruz. İlk oyunumuz penaltı atışları, ikincisi frikik, üçüncüsü ise muz ortaya kafa vuran güzel kızımızın atışlarını kurtarmak. Süreye göre yarışıyorsunuz kazanan Vespa kazanıyor. Buyrun efenim.


17 Haziran 2008 Salı

The Grand Final


Bugün oynanacak Fransa-İtalya maçı öncesi; Bayern München’in sponsoru olan ve aynı zamanda stada ismini veren Allianz markası, iki ülkenin Bayern München’de forma giyen oyuncusu Ribery ve Toni’yi Allianz Arena’da buluşturdu. Site için çekilen videolarda futbolcular stadın her yerinde birbirlerine laf atıp, iddiaya tutuşuyorlar. Franck Ribery, soyunma odasında Fransa Milli Marşı’nı dinlerken, Luca Toni’de onu giydiği 2006 Şampiyonu İtalya t-shirt’ü ile kızdırıyor. Ayrıca, iki futbolcu uzaktan gol atma gibi iddialarıyla da birbirleriyle yarışıyor. Kısacası, her bir yerinin mutlaka gezilmesi gereken dikkat çekici bir site... Tavsiye ederim.

www.the-grand-final.com


Efes Pilsen One Love


Bu hafta sonu 21-22 haziran tarihinde gerçekleşecek olan, senenin en iyi festivali! Nedeni ise Radar Live ve Rock'n Coke'un iptal olması. Rock'n Coke gözümden düşmüştü zaten ama geçen sene 2. gerçekleşen Radar Live beni ilerleyen seneler için heyecanlandırmıştı. Groove Armada, Long Blondes, James, Piano Magic, Peter Bjorn & john, CSS ve Cocorosie gibi sevdiğim grupları dinleme fırsatı yakalamıştım, ve bu sene içinde büyük umutlarım vardı, lakin iptal olduğu için hevesimiz kursağımız da kaldı. Bu yazın festivallerine bakınca ise, Aralarından en iyi grupları çıkartan Efes Pilsen One Love oldu. İki ayrı gün iki ayrı konsept şeklinde, ilk gün dans ikinci gün ise gypsy punk olarak düşünülmüş. İlk günün grupları DJ Style-ist & Mabbas - Kreş - Bedük - Yelle - Hot Chip - Roisin Murphy. İkinci gün ise DJ Ahmet Musluoğlu - Kolektif Istanbul - Gevende - Selim Sesler - Baba Zula - Miss Platnum - Shantel & Bucovina Club Orcestar - Gogol Bordello.


Ben ilk gün katılımcısı olarak bulunacağım, güzel müzik biraz hareket birazda arkadaşlarım ile uzun zamandır geçiremediğim güzel zaman özlemi.

Bu arada The Long Blondes turnesi iptal olduğu için, yerine Yelle gelmiş.

Sarı Kanaryalar sahaya çıkıyor

Foto: Tribündergi@

16 Haziran 2008 Pazartesi

Çek Cumhuriyeti-2 Türkiye-3


Eh oldu valla. Hiç tahmin etmiyordum açıkcası, hani umudum vardı ama böyle heyecan yaşayacağımı bilmiyordum. 2002 dünya kupasındaki heyecanı dünkü maçın son dakikalarında yeniden hissettim. Lakin 2002 senesindeki güzel futbol bu turnuvada pek karşıma çıkmadı. Belki bunun özgüveni ile çeyrek finalde, yarı finalde belki de finalde karşıma çıkacak. İnşallah.

Fatih Terim'e herkes tarafından gelen eleştiriler var, özellikle kadro konusunda. Oyunculara da gelen eleştirilerde olmasına rağmen odak insan Terim. Haklılar veya haksızlar onu bilemeyiz ama, açıkcası kendisininde dediği gibi ondan bir tane var!. Fatih Terimi savunmuyorum ama medyanın gereksiz yorumları beni yoruyor.


Maça dönersek, ilk yarıda ki tutuk futbol Nihat ve Tuncayın, gerideki iki mehmet'e yardımlarının eksik kalmasından meydana geldi, yoksa uzun toplar ile kohler'i besleyen çeklere ilk yarıda golümüz olabilirdi. Eh ikinci yarıda farkı koruyayım düşüncesine giren çekler türkiyenin baskısına maruz kalınca, oyunu yüzde ve pas olarak domine ettik, ama bu arada golü de yedik. Yediğimizde iyi oldu aslında. Nasıl olsa olan oldu diye riskleri göze alıp rakibinin üstüne giden takımımız daha rahat bir oyun anlayışı ile mücadele etmeye başladı. Demek ki bu takıma " çıkın oynayın işte" demek en iyi taktik olabilir. Rıdvanın da maç içinde devamlı tekrar ettiği Arda ismi ise maçın yıldızı idi. Ama nihatın bu ödüle layık olması bitiriciliğinin ustalığından kaynaklanıyor.


Volkan demek istiyorum ama, demesem daha iyi olur sanırım. Umarım ilerleyen günlerde kendine, milli takıma ve fenerbahçemize daha faydalı olur!.

İyisi ve güzeli ile çeyrek finale çıktık. Bundan sonrası bana daha rahat gözüküyor, hatta arzum, cumartesi sabahı "Dünya bizi konuşuyor" başlıklarında "La gazzetta dello sport"'un milli takım hakkında "türko" yorumlarını okumak istiyorum, güzel güzel.

15 Haziran 2008 Pazar

Euro 2008 - Rusya

Katılan tüm ülkelerin tribünlerini dolaşıyoruz. İlk Durağım Rusya.

Rusya - Yunanistan maçının öncesindeki ve maç sırasındaki tribün görüntüleri dikkatimi çekmişti. Yani diğer maçların burjuva seyircilerinden biraz farklı idi. (biraz)





İspanya Maçından

Euro 2008

Gönlümüz milli takımımız ile, ama gözlerimiz tribünler de. Ne kadar ülkelerinin adlarını "yayarak söyleme" tezahüratından ibaret olsa da. Euro 2008'e başka bir açıdan bakmayı yeğliyorum. Çünkü futbol üzerine teknik, taktik birçok analiz yapan blogger mevcut iken, onların söylediğini tekrar etmek bana düşmez. Ama tatilde olduğum sırada seyrettiğim maçlarda, Hollanda ve İspanya'ya olan hayranlığım level atladı diyebiliriz!. İsveç ise tribündeki renkleri ile bizleri mest etti. Almanya, Fransa, İtalya gibi takımlardan ise hiç umutlu değilim. Milli takımımız ise tam bir kapalı kutu!. Açıkcası Fatih Terim dahil kimse ne olup ne biteceğini bilemiyor. Bu akşam oynayacağımız Çek Cumhuriyetinin, kadro, mantalite, uyumluluk vb. gibi konularda bizden üstün olduğunu biliyoruz, biliyoruz ama biz bu adamları yeneriz! İşte, forvette nihat ve semih olsun, kanatta kazım ile hamit olsun falan bir sürü nedenimiz ile biz bunları yeneriz. Yani demek istediğim, herkesin kadrosu herkese, herkesin duası milli takıma.

Ultras Tribün #2

Kısa bir tatilin ardından devam.

St. Etienne

Charleroi - Belgium

AEK Athene

Hertha BSC

Rapid(Austria)

Dortmund

6 Haziran 2008 Cuma

Fenerbahçe - Telekom (Dale)

Salon tribünleri açısından unutulmayacak bir an.


Futbol Reklamları #2

Efsane Reklamlardan bir tanesi daha. 2006 Dünya Kupası öncesi Televizyonlar da dönmeye başlamış, ve çocukluğumuzun en güzel hayalini bizlere ulaştıran reklam olmuştur.




Kreatif Direktör: Andy Fackrell, Richard Bullock
Kreatif Takım: Lee Hempstock, Chris Landy, Andy Fackrell, Richard Bullock
Ajans Prodüktörü: Cedric Gairard
Strateji: Josh Mandel, Martin Buckley

5 Haziran 2008 Perşembe

Fenerbahçe Spor Kulübü



Erkekler Voleybol, Bayanlar Basketbol, Erkekler Basketbol, Atletizm, Masa Tenisi, Yuzme, Kurek, Boks ve Yelken de elde ettiğimiz şampiyonluklar, Futbol'da çeyrek final ve lig ikinciliği, Bayanlar Voleybol'da ise 2.lik. Bir Spor kulubü adına yaşanabilecek en güzel şey. Yani bunun örneği dünyanın başka bir yerinde varmı bilemiyorum, ama bu durumun farkına varan taraftar açısından müthiş bir duygu olduğunu söylemeliyim. Bundan sonraki senelerde aynı şekilde devam edecektir. Hatta katlanarak, büyüyerek ulaşılması güç bir seviyeye gelecektir. Bunu gören diğer takımlarda bu branşlarına daha fazla katkıda bulunup varolan ligi daha zevkli hale getirecektir. Fenerbahçe bu ülkenin spor damarıdır. Fenerbahçe'nin adının olduğu yerde bereket vardır, elbet arada kötülük yapan da olacaktır. Ama geçmişten gelen bu kimliğimiz renklerimizin üstünde yaşadığı sürece, her yükselişimiz onların inişleri olacaktır, yetişmeleri için kudretlerine ve maalesef bir takım ayak oyunlarına ihtiyaç duyacaklardır.

Dün akşam yaşadığımız şampiyonluk bu renklere gönül veren herkesi bir kez daha gururlandırdı."Hırs"'ın bilinç ile birleştiği bu takım, bize neler yapabileceğini, taraftarı nasıl mutlu edeceğini gösterdi. Basket takımımızı taşıdığı bu ruh için çok seviyorum. Her taraflarından Sarı Lacivert akıyor bu çocukların!

3 Haziran 2008 Salı

Yılın Transferi!



Antu.com'da gördüm bu küpürü, ilgimi çekti, paylaşıyım dedim. Ayrıca Emre transferi açıklandığından beri içimdeki ses ile mantığım arasında gidip gelmeye devam etmekteyim. Futbol açısından doğru bir karar olabilir, belki bu saatten sonraki oyunu ile "Fenerbahçeli Emre" olarak da anılabilir, lakin şu ilk zamanlar çok zor geçiyor. Yani o kadar laf söyledik ettik, nefret ettik ama şuan bu kutsal formayı üzerine geçirecek olan insan kendisi. Bazı tepkilerimi erkenden söylemek istemiyorum açıkcası ama hayırlısı olur umarım.