30 Ağustos 2008 Cumartesi

28 Ağustos 2008 Perşembe

Fenerbahçe - Partizan ve Maraton sorunsalı.

Gaziantepspor maçının etkisi ile, pek karamsar bakmıştık maça. Üstüne eklenen tribün sorunları vardı birde. Böyle bir ortamda çarşamba günü akşamına başlamıştık. Gerginlik, taraftarın olduğu heryerde dolanıyordu. Kızıltoprak, salı pazarı, yoğurtçu... her yerde aynı şeyler konuşuluyordu. Hal böyle olunca, bünye kendini rahatsız hissediyor.

Oynanan futbol konusunda pek ahkam kesebilecek durumda olmadığım için, sadece hakettiğimiz yere çıktığımızı ve takımın bünyesinde bulunan oyunculara, teknik ekibe sonuna kadar güvendiğimi belirteyim. ( Orada olmamıza rağmen, adam akıllı seyredemedik.)

Taraftarın maçını izlemek ve güzel bir gün yaşamak için gittiği, Orada kurduğu arkadaşlıklar ile hayatına anlam kattığı, Çocukluk aşkı olup her zaman bünyesinde bulunmanın hayalini kurduğu, takımını desteklediği, Futbolu seven insanların buluşma noktası, Hayatı Fenerbahçe olanların Mabedi, Her haftanın başında takımını özleyen insanların bulunduğu, Yenilse bile desteğini kesmeyenlerin sesinin duyulduğu, o duvarların içinde yaşanılan güzel anıları, hayatları boyunca unutmayan insanların nefes aldığı, tüm fenerbahçelilerin orada olmak istediği ve bizim için kutsal olan bir yerde; Niçin, orada bulunma amacı belli olmayan mavi yelekli "Organize Suçlar Polisi"ni görüyoruz? Niçin, hangi siyasi parti liderinin, Çakma beyoğlu gazinolarından fırlamış korumalarını görüyoruz? O kocaman ayıcıklar ile çıkabilecek bir kavga sırasında, organize suçlar birilerini toplayacak ve kafasını eze eze adam mı edecekti? Neyin terbiyesi bu?, Neyin güvenliği?

* Pankart asılamayan bir tribüne.
* Girişi ve çıkışında eziyet çekilen gişelere.
* Merdiven aralarında bulunan ve yolun yarısını kapatıp, geçişleri zorlayan cam bölmelere.
* Tribünün içinde bulunan bir bloğa, anlamsız yere özel yer muamelesi yapıp, insanları bileklik ile fişleyebilecek cesareti gösteren yönetime.
* İnsanları belirgin bir derecede sınıf ayrımcılığına götüren, forum diyaloglarına.
* Tribün grupları içinde varolan dostluğun bir türlü aktif bir şekilde değerlendirilememesine.

İsyan ediyorum!

Çoğunluğumuzun içinde bulunduğu ve yaşamaktan zevk aldığı Tribün kültürünü, kaybetmemek için direnmeliyiz.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

80'li yılların Tribünleri #2


"1988-89 sezonunda 100.golü atacak futbolcuya zannedersem Güneş Gazetesi tarafından araba verilecekti. fakat bizim futbolcularımız ortak bir kararla, golü kim atarsa atsın, arabayı, büyük bir trafik kazası geçiren Samsunspor futbol takımına hediye edeceklerini açıkladılar. Fotoğrafta Necmi Tanyolaç, 100.golü atan Turan Sofuoğlu'na arabayı verirken görüyoruz. bu araba Samsunspor'a gönderildi..." M.Oktay Özen

*Görsel ve konu başlığa pek uygun değil ama, seriye bu isimle devam edeceğim.


Gaziantepspor - Fenerbahçe #2


Hissiyatımıza güvendik ve istediğimiz sonucu elde ettik!

Sanırım totem halini almış bir durum bu. Takım her ne kadar bu maçtan önce seviye olarak "üst" maçlar yapmış ise, Gaziantepspor'un lige iyi hazırlandığı gördük. Tabi lige mi yoksa bize mi iyi hazırlanmışlar sonraki maçlarda daha iyi görürüz.

Fenerbahçe kötü oynadı, Antep güzel oynadı. Bu bir gerçek. Adamlar "allah için" ortasahada güzel baskı kurdular ve istedikleri sonucu, yaptıkları mücadele ile kazandılar. Maçın gidişatından berabere gideceğini düşünürken, uzaklardan gelen bir gol, görüş açımı iyici kötüleştirdi! Hemen arkamda duran "Mustafa" abi ise bilindik krizler içine girmiş ortamı iyice germişti.

Çarşamba günü saraçoğlu merdivenlerinden aşağı inerken, güzel şeyler söylemeyi nasip eyle.amin.

Ufak bir diyalog;

- Alper abi iyi akşamlar.
-(midye yemekte) Bir daha orada maç seyredenin ....

23 Ağustos 2008 Cumartesi

Gaziantepspor - Fenerbahçe



2008-2009 Turkcell Süper Lig 1.Hafta

Maç Tarihi: 23.08.2008 Maç Saati: 21:45 Kamil Ocak

2003 ylındaki istanbulspor maçından beri sezonun ilk maçlarında yaşanılan puan kaybı alışkanlığı ile yine bir sezona başlıyoruz. Alışkanlık derken, kiminle konuşsam herkesin ağzında bu cümle. Yani sezonun ilk maçlarında puan kaybetme diye bir alışkanlık söz konusu olamaz ki! Takım lige iyi hazırlık yapamamıştır, bu zamana kadar önemli bir maç oynamamıştır ve futbolcuların bu tempoya alışkanlığı yeterince sağlanamamıştır. Bu sene diğer sezonlara göre farklı olarak, deplasmanda oynadığımız bir partizan maçımız var. Mağlup durumdan gelip, beraberlik sağlamışız. Öncesinde de oynadığımız iki resmi maç var. Bence takım yeterince ısınmış durumda ve geçen sezon antep deplasmanından farklı bir sonuç çıkabileceğini şuan düşünmüyorum. Tabi partizan maçını düşünüp erken oyuncu değişikliği ile sonuç elde tutulmaya çalışılırsa, bize yeten bir skor ile dönmemiz mümkün. lakin bunları söylerken, Gaziantepspor'u hazırlık maçlarında takip mi ettin? sorusu karşıma gelebilir. Cevabı, hissiyatta gizli dostum!

Resim: www.gaziantep27.net

Ver Lefter'e - Fanzin

Ederi 3 Ytl.

Bulunabileceği adresler;


Kadiköy
khalkedon kitabevi ( Caferağa salonu karşısı)

Taksim
Mephisto Kitapevi
Simurg (
Hasnun Galip Sokağı 4B)
Semerkant Kitapevi (İmam Adnan sokağından aşağı doğru inin,hemen sağda..Süslü Saksı Sokak No: 5)

Fanzinlerimize sahip çıkalım.

21 Ağustos 2008 Perşembe

Ultras Tribün #5








Futbol Reklamları #5



Bir Futbol Reklamı efsanesi daha.

GFB ve Maraton + Migros


Fanatik Haberi;

Fenerbahçe-MTK Budapeşte karşılaşmasında maraton üst tribünde çıkan kavgadan sonra başlayan tribün grupları ile Fenerbahçe Yönetimi arasındaki gerginlik tamamen sona erdi.

Fenerbahçe-MTK Budapeşte karşılaşmasında maraton üst tribünde çıkan kavgadan sonra başlayan tribün grupları ile Fenerbahçe Yönetimi arasındaki gerginlik tamamen sona erdi. Genç Fenerbahçeliler grubunun, bugün maraton üst tribünden aldıkları kombineleri iade edip, tekrar bundan sonraki müsabakalarda eski yeri olan Migros tribününe geçeceği belirtildi. Son yaşanan bildiri olaylarından sonra, eski başkanlardan Ali Şen’in oğlu Metin Şen’in araya girmesiyle birlikte yumuşayan ortam sonucu sorun tamamen çözülmüş oldu. Bu gelişmeden sonra antu.com’da da bu konuyla ilgili açılan tüm başlıklar ve tribün gruplarının bildirileri silindi.


GFB Açıklaması;

Henüz kesin bir durum yok !

21 Ağustos 2008 Perşembe (bugün) tarihli bazı gazete ve internet sitelerinde Maraton Üst kombinesi olan üyelerimizin tekrar Migros'da bulunan üyelerimizin yanına döneceğine dair kesin olmayan haberler yer almaktadır. 20 Ağustos 2008 Çarşamba günü stadımızda Sn. Metin Şen aracılığıyla, Sn. Ömer Temelli ile bir toplantı yapılmıştır ve yönetim kurulumuz tarafından bizlere sunulan seçeneklerin Maraton Üst kombinesi sahibi olan üyelerimize sunulacağı bildirilmiştir. Bu sebepten dolayı 27 Ağustos 2008 Çarşamba günü oynayacağımız Partizan maçı öncesi Maraton Üst kombinesine sahip üyelerimizin katılacağı bir toplantı düzenlenecektir. Toplantıda sunulan seçenekler değerlendirilecek, demokratik ve adil bir kararın alınması için oylama düzenlenecektir. Toplantının sonucu, içeriği ve görüntüleri herkesin bilgi sahibi olması açısından sitemiz üzerinden bütün kamuoyuyla paylaşılacaktır. Toplantıda alınacak olan kararlar önce Fenerbahçe'nin menfaatleri göz önünde bulundurularak verilecektir.

Genç FENERBAHÇELİLER

.........................................................................................................................
Şimdi burada bazı sorularım var, GFB ile birlikte kombine almış birisi, ben GFB ile ilişkimi kesiyorum ama burada kalacağım derse ve üyelerinin çoğu yine o tribünde bulunsa ne olacak?

Sefa abi'ye ve diğerlerine verilen cezalar hakkında bir girişimde bulunulmasa ve olduğu gibi kabul edilse diğer üyelerde yine GFB adıyla Maratonda bulunmaya devam etseler? Ne olacak? Yoksa verilen cezalar ile istedikleri noktaya gelmişlermiydi?


İyi veya kötü bu olay bitecek. Öğrendiklerimizde oldu, kafamızda soru işareti olarak kalan yerlerde. Ama Ortak bir ses, ortak bir bildiri, ortak bir tribün, ortak bir grup olmadığı sürece, Herkes tarafından saygı gören bir tribün grubu yaratamazsak böyle sorunlar başımıza sık sık gelecek ve o herkesin arzuladığı "Efsane Maraton" ruhu asla geri dönmeyecektir. Davulunu çalamayan, meşalesini yakayaman, pankartını asamayan bir tribün olarak, önemli maçların ikinci yarılarında, " haydi arkadaşlar susmuyoruz, ıslık" seslerini ÇOK duyacağız.

Umarım herşey Fenerbahçemiz için güzel olur. Tribün insanları asimile olacağına, Tribün ruhundan anlamayan insanların saygı göstermesi en önemli arzumdur.

Ayrıca, antu.com tribünler için tehlikeli bir site. Orada çıkan tartışmalar yarın birgün gerçeğe dönüşürse bunun sorumlusu antu.com mu olacak?

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Haftaya Muhtemelen Görüşmeyeceğiz

Omuz omuza maç seyrettiğim Ercan Abimizin güzel yazısı. Herşeyin özeti budur.

Bir cok yazi okudum bu forumda. Bir coguna hak verdim‚ bir coguna kizdim Herkesin kendi penceresinden bakisina da saygim sonsuz. Herkesin Fenerbahceyi sevme bicimine de Herkes kendince Fenerbahce icin fedakarlik yapmistir. Eyvallah. Hic kimsenin emegi bir otekinden fazladir az diye siniflandiramam. Bu konuya dair son yazim olacak bu yazi. So bear with me for a while (birazcik tahammul edin bana).

Ben sanslilardanim dogum itibariyle. Gozumu actigim yer Fenerbahce. Daha agucuk gugucuk demeden gurbetle tanistigim yillar gelmis. Ben bihaberim dunyadan o zamanlar. Tasinmisiz 7‚000 km oteye. Bir futbol fukarasi memleket olan Kanadaya. Futbolun anlasilmadigi‚ kimsenin ne oldugunu bilmedigi ve varsa yoksa buz hockeyi diyen insanlarin memleketine. Allah babamin israrindan ve dirayetinden bin kere razi olsun. Adamcagiz bitmek tukenmek bilmeyen bir enerjiyle bana once futbolu sonra Fenerbahceyi anlatirken sanirim epeyi sacina ak dustu‚ bir cogunu belki orada doktu. En buyuk sikintisi elinde bana gosterebilecegi bir kanitin olmamasiydi. Cocuk aklimla anlattiklarini gozumun onune getiremiyordum. Anladin mi ? diye sordugunda anlamadigim halde kafami salliyordum. Hani‚ babaniz size matematik anlatir ama kizacak diye anladim taklidi yaparsiniz Iste o sekilde salliyordum kafami. Sonra evin oradaki yesillikte bana sag ayak sol ayak ayirt etmeksizin futbol topuna vurmayi ogretti. Ilkokula baslamamla birlikte yasitlarim arasinda kendimi Maradona gibi hissetmemde en buyuk pay babamindir. Fena da degildim hani

Yaz tatilleri icin memlekete dondugumuz zamanlarin birinde sunnet ettirmisler beni. Ben 2‚5 yasindayim. Hatirlamiyorum elbette. Ama fotograflari vardir hala. Kirvem Ali Sen. Ingiltereye tatile gittigimizde ilk defa futbol macina gittim. Elbette Liverpool macina. Asik oldum adeta. Numarali diyebilecegimiz tribunden sagima dusen ve sonradan adini ogrendigim KOPa asik oldum. Futbolla orada ilk imtihanimi verdim. Basariyla ciktim. Sanirim hayatimda 2-3 olay haric babami bu kadar mutlu ettigim bir an yoktur. Cerkeziz. Baba ilgisini istese de gosteremez. Ama oradaki gozlerini hala bilirim babamin. O mutlulugu o heyecani Unutumam.

1974 yilinda ilk defa ulkeye gelisimiz sezon icine denk geldi de maca gittim. O da garibim babama kismet olmadi. Annemin babasi (dedem) goturdu beni Besiktas-Fenerbahce macina Dolmabahceye (dedeme gore Mithatpasa). Hayatimda oyle mahseri kalabalik gormemisim. Mesela yillar sonra 2004te Zobandan Fever Pitchi satin aldigimda belki hepinizden cok ben etkilendim. Liverpool asigi olmama ragmen o filmde agladim ben. O adamlarin sevincine bende ortak oldum. Halbuki Liverpool o son sansini degerlendiremedi sampiyonluk icin. Sonrasi malum.

Ayni o filmdeki o kucuk cocuk gibi her tatilimizi sezon icine denk getirecek sekilde Turkiyeye yapmamizi istedim ben. Nasil ki babasi artik baska yerlere gidelim vs dediginde cocuk terslemisti Annem Hawaiiye gidelim dediginde nefret ettim annemden. Ne sacmaliyor bu diye dusundum icimden.

Babamin fendi hep annemi yendigi icin dolayli yoldan hep istedigim oldu. Yasimin ilerlemesiyle daha da cok izleme imkani buldum Fenerbahceyi. Ama aklimda ne golu atanlar kaldi ne de ofsayttan yenen gol vs. Hep tribunler kaldi. O bagirislar‚ o rengarenk tribunler O sette dusmeden yuruyen adamlar. Takim sahaya cikmadan evvel gunes altinda pisen suratsiz suratlarin takimi cikis tunelinde gormeleriyle bir anda yuzlerinin aydinlanmasini unutmam hala. Sonrasi cilgin bir tufan Bir cingar bir cayirti Dunyanin en guzel manzarali stadinda dunyanin en guzel koftesiyle tikabasa doldurulmus mide ustune dunyanin en guzel tatlisi adeta o cayirtiyi duymak. Ufak tefeksin. Tuneli gormem mumkun degil. Ama sesi duymak sana isarettir. Oradan anlarsin. Abilerin onceden baslarlar mesela fener geliyor fener yaleler yaleler demeye. Uzatirsin kafani o yone ama herkes ayakta. Gormezsin. Ama ses yok mu o ses Dunyanin en guzel sesidir bana gore. Ve hala

14 yillik gurbetten sonra kesin donuse ailede en az uzulen sensindir mesela. Halbuki burada yasayacagim travmalari bilmeden. Ve o travmalari atlatmak icin siginacagin yegane limanin Fenerbahce olacagini bilmeden Uyum sorunlari Lisan sorunlari

Iki maca getirir peder bey canadiani . Sonra yavastan kendi gelir canadian. Babasindan aldigi para acik tribune gore verilmistir. Ama o kapaliyi ister hep. Annesinin ‚ her anne gibi‚ mutfak parasindan arttirdigi parayla kapaliya gider. Bazen meyvesuyu satar tribunde. Jimmis Fried Chickenda deplasmana para yetistirmek icin calisir mesela. Tribune kapalidan baslar yani.

O da herkes gibi dertlerini zincir yapar ve birbirine ekler O da herkes gibi O gecenin ne zaman gelecegini sorar‚ o gecenin ne oldugunu anlamadan Yavas yavas kendine guveniyle birlikte lisani da gelisir. Insanlarla temas kurar. Staddan cikip Moda istikametine giderken gordugu ve goz asinaligi olan 2-3 kisiyle yakinlik kurar. Ilk grubuna oyle dahil olur. Grup da denmez ona ya neyse Yakin mahallelerdeki bu yasitlariyla halen devam eden dostluklar kurar. Ortak konu Fenerbahcedir. Fener ne yapacak bu hafta ? 2 puani alirsa ve Trabzon kaybederse siralama nasil olur diye matematikcileri istatistikcileri kiskandiracak ihtimal hesaplari yaparlar kendi aralarinda. Oyle bir hale gelir ki is‚ Fenerli olmayanla temas etmek gunahtir.

Sonra o ilk gece gelir. Prima Nochte yani. Kapaliyi almamiz lazim oglum larla bezeli birbirine gaz veren konusmalar Ve son vapurla karsiya gecme Senin gibi sevdalari olanlarla bir arada olmak. Seni simaen taniyanlarin seni gorduklerine mutlu olmalarini gozlerinden okuma Sende bizdensin artik der gibi Gizli bir dernege uye olur gibi Sadece uyelerin bildigi gizli bir el sikismasi var gibi Basli basina bir teskilat yani Sonra senin gibi sevdalari olan ama sevdalari‚ sana gore‚ yanlis tarafta olan evsahipleriyle karsilasma Ucusan taslar‚ bicaklar‚ buyuk boy tekel bira siseleri Korkuyla karisik heyecan. Adrenalinin doruklara ciktigi‚ kalbin gogse sigmadigi anlarSonucu bilmemene ragmen arzulanan kapaliya girme basarisi

Sonra Bir hafta sonra evindeki macta seni o gece gorenlerle artik sarilma Iki direk arasina bir daha cikmamak uzere giris Deplasman yolculuklari Yolda patlayan lastikler Otobuste cikan kavgalar Disaridan atilan taslar icin otobusten firlamalar Stad onune gelis Fener Fener diye ortaligi inletis Stadda takimi izlemek‚ destek vermek Hayat sadece FenerbahceIstanbul disini hala cok iyi bilmemeye ragmen bir cok sehrin otobus gariyla stadi arasini cok iyi bilmek mesela.

Yaralanmalar‚ nezaretler‚ kufurler‚ degisen yonetimler‚ satilan futbolcular‚ gelenler‚ hayal kirikligi yaratanlar‚ satilmis hakemler‚ Cimbom usagi federasyonlar‚ it-kopek olmalar‚ kuyruk cileleri‚ kavgalar‚ hiyanete ugrama hisleri‚ milyonluk esekler‚ mactan sonra sergiye‚ arkayi fenerleyin‚ canadiana cay 4 sekerli olsunlar‚ olen dostlar‚ sakat kalanlar

Ama hep kapalida Iki direk arasinda gecmis yillar. Karsi tribunun ustu kapanmis ama terk edilmemis ilk goz agrisi iki direk arasi. Taa ki orasi da yikilana dek.

Koskoca bir devir Bir taraftarlik anlayisi Bir heyecan Odenen bedeller Iki secim arasinda sikistiginda secimi Fenerbahceden yana yapma kararliligi

34 yil gecmis ilk gunden bu yana Cogunlugun kabul ettigi gibi bir omrun yarisini vermisiz. Hadi miladi 74ten degil 83ten alalim Ceyrek asir yani Dile kolay Su gibi akip gecmis.

Sac kalmamis. Kalanlar beyaz. Sakallar beyaz. Gogus killari kirlasmaya baslamis. El ayak tutuyor sukur. Hala staddayiz. Yasitlarimiz gibi efendi uslu mac izleyemiyoruz. Icimizde yok. Hala tepiniyoruz‚ hala gomlegi fora edip bele bagliyor ve hala bagiriyoruz. Bel agriyor oturuyoruz ama hala TARAFTAR gibi duruyoruz.

Sonra gun geliyor stadda bir ses geliyor kulagimiza. Haydi onikinci adam ayaga. Haydi bu macta susmak yok . Filmdeki dis ses gibi. Ama yadirganan bir ses bu. Gol oluyor o dis ses bagiriyor ‚ yirtiyor kendini De Souzaaaaaa ! Ulan o ne ki ??? Tum mac acaba uyuyor mu diye dusundugun adam gurluyor bir anda. ALEXXXXX. Saskinlik sonrasiSari lacivert rengimiz Fenerbahce herseyimiz‚ hic bir seye degismeyiz cunku Fenerbahceliyiz Son kismi uyuyan adam bagiriyor. Arkasindaki adama amerikali gibi CAAK yapiyor. Keyifli. Gorevini yapti. Sonra tekrar oturuyor. Huzurlu

Futbol bu Isler her zaman iyi gitmiyor. Milyon euroluk transferler fos cikiyor. Kagit ustunde acik ara ligi alacak denen takim bunu basaramiyor. Hayalkirikligi var. Gozler o CAAK yapan adamda. Keyifsiz. Soyleniyor yanindakine. Eliyle bir futbolcuyu isaret ediyor. Konusmasini duyamiyorsun ama mimiklerden belli ki hararetli artiyor. Sag el yukari kalkip iniyor. Bela okuyor. Macin bitimine 5 dakika var. Arabasini kotu yere park etmis. Erken cikiyor. Tipki Fever Pitchdeki cocugun babasi gibi. Beat the traffic olayi. Ama mac bitmedi. Nereye hemserim ?

O esnada sen ne yapiyorsun ? Sen sampiyon olmasan da kupalari almasan da Diye yirtiyorsun kendini kacan sampiyonlugun ardindan. O adam turevleri cikis kapilarina dogru ilerlerken sana aciyarak bakiyor. Salaksin sen cunku. Futboldan da anlamazsin zaten. Sampiyonluk kacmis ve sen orada bagiriyorsun. Girtlagin bagirmak ve sigara etkisiyle bombok olmus. Uzuntunun en buyugunu sen yasiyorsun. Kahrediyorsun ama kufretmiyorsun. Sevdana halel getirmiyorsun ve sana aciyor o adam. Sen kimsin ulan ! Asil ben sana aciyorum. Ben sevdami dolu dolu yasiyorum. Sevdam icin yollara dusuyorum. O sevda icin bedeller odedim. O renk icin canimi disime taktim ve sen bana aciyarak bakiyorsun. Gecmisin BAMBAMLARINA laf ettigim gunleri aniyorum. Utaniyorum. Haksizlik etmisim diyorum keni kendime. Adamlar en azindan sabahlamaya gelecek kadar cesurdular. Bu zamane adamlarina BAMBAM dedigim icin utaniyorum o lafi ettigim gunler icin.

Bunlarin kumasi cok farkli benden. Ayni potada eriyemem onlarla. Ve evet ONLAR ve BIZLER ayrimi var. Ben yapmak istemedim ama boyle bir ayrim var. Yapanlari hakli buluyorum. Onlara da ihtiyac varmis. Belki Ama benim yolumda yurumeyen adamla benim ne isim olur. O adam ki parasi yok diye insanlari asagilayarak en buyuk hiyaneti gerceklestiriyor. Ona gore magazadan alisveris fisi Fenerbahce sevdasi. Bir kredi karti slipi. O seni ayiriyor. Senin ayirmana gerek yok ki. O seni ihbar ediyor. Iskencede ottugu yetmezmis gibi birde kendi yoldaslarina bizzat iskence eden soysuzlar gibi o ihbari yapanlar. Curumusler onlar. Basariya gore kombine yenilerim diyor. Avrupa diyor. Hesap yapiyor. Avrupada yurursek kombine bedavaya gelecek diyor. Avrupali rakibi yendiginde ertesi gun isyerinde en cok o boburleniyor utanmadan sikilmadan.

Halbuki Fenerbahce Partizana elense‚ sonra ligde ilk maclarda dokulse o adamlar olmayacak stadda. Son umut Galatasaray macina gelecek belki. Oradaki galibiyetle teskin olacak. Peki ya Galatasaray uzun zamandir yapamadigini o gun yaparsa ? Dusunun o adamin halini tavrini Sen‚ Cimbomboma ksanda seviyoruz iste var mi diyecegin derken onun sag eli kalkip iniyor asagi Vakit gec oldu. Beat the traffic. Hadi kardesim sen yavastan voltani al. Haftaya muhtemelen gorusmeyecegiz.

Saygilarimla‚

Mahmut Özgener


Yeni federasyon başkanımız. Hayırlı olsun diyelim öncelikle. Ama ondan bir temennim var.

Türkiye'de futbolu sadece milli takım ve büyük kulüpler bazında görmeyin. Özlemini çektiğimiz, altyapı sahibi, gerçek bir futbol eğitimi almış, gençler ve yöneticiler yetişrmenizi canı gönülden istiyorum. Lütfen.

Mateja Kezman


Herkes için özel futbolcular vardır. Kezmanda bence özel bir futbolcu olarak bu kulüpten ayrıldı. Gerçi ayrıldı demeyelim, kiralık olarak aramızdan ayrıldı. Sonrası zaten malum.

Oynadığı süre zarfında, 46 maçta 20 gol atmış. Bir forvet oyuncusu olarak fena bir istatistik değil bence. Ama ülkemizin biricik medyasının kurbanı olarak çok fazla eleştirilmiştir. Tabi bunda Semih faktörü çok büyüktür.


Neyse oynadığı, oynamadığı geride kalsın. Benim aklımda, attığı veya kaçırdığı gollerden çok, tribün tarafından gösterilen sabır ve destek aklımda kalacak. Ben Kezman kadar, kaçırsa bile destek gören oyuncu az gördüm. ( topu kaybeden/geri oynayan selçuğun yuhalanması örneği varken)

Son olarak; olmadı, olamadı Kezman.

19 Ağustos 2008 Salı

80'li yılların Tribünleri

İnternet dünyasının son dönemlerinde çıkarmış olduğu en büyük oluşumlardan biri olan, Facebook kırsalında yaptığım gezinti sırasında rastladım bu gruba. Çoğu Fenerbahçe tribünleri arşivinden 457 tane görsel eklenmiş. Grubu açan ve müdavimi olan insanlarda çoğunlukla Fenerbahçeli.

Grup üyelerinin müsadeleri ile birkaç fotoğraf ve yorum ile bloğumu güzelleştireyim efenim. Hem o günlerin tribünlerini yaşayamayan bizleri bilgilendirsin hemde şu günlerde yaşadığımız sıkıntılarda bloğun tavrını belli etsin.


24.09.1988 tarihinde, Fenerbahçe'nin G.Saray'ı 1-0 yendiği maçta Rıdvan'ın golünden sonra numaralı ve yeni açıktaki gol sevinci... bu maçta maratonun GS tarafında köşede, oldukça kalabalık bir taraftarımız vardı. yer kamerasındaki görüntülerde, Orhan golleri kaçırırken hepsi ayakta kahroluyor, kendilerini belli ediyorlardı..

bu maçta maratondaydım. maç başladığında köprüyü yeni geçmiştim. bir büyüğümün kurbanı olmuştum. içeri girdiğimde dakika 18'di...dışarıda bir sürü karaborsacı vardı, biletler ellerinde patlamış, normal fiyatından ucuza satıyorlardı...

....................................................................................................................................



1988-89 sezonu... Fenerbahçe stadı...numaralı tribün...
yani bizim olduğumuz tribün. maratonun üstü yapılana kadar, maçların büyük çoğunluğunda buradaydık. çok güzeldi bu tribün, çok...


en üstte dururdum ben..şereftribünün bittiği yerde duvara doğru bir demir merdiven vardı..üzerine çıkardım.

en üstte şeref tirbününün yanındaki ilk direkte en ateşli seyirciler gruplaşırdı.bu resim ya sezon açılış yada kapıların açıldığı son 15-20 dakikada olsa gerek,numaralıya bukadar yığılma olmazdı büyük ihtimal samanyolu çekiliyor

ya konya, ya sarıyer maçı... bayraklar açıldıktan sonra tezahürat bitiyor ve yeni tezahürat yapılıyor. o sene yeni çıkmıştı : ŞAMPİYON FENERBAHÇE........ŞAMPİYON
FENERBAHÇE........

....................................................................................................................................


TARİH 08.11.1992...GS-0 FB-1...GOL : AYKUT...
şu lafı o kadar çok duymuştum ki, ama hep gülüyordum söylendiğinde : " FENER'LİLER BU MAÇA GELMEZ "..
hangi maçta yalnız bırakmıştık ki Fenerbahçe'mizi...işte samiyen, işte kapalı, işte 4 gün önce kalesinde 7 gol görmüş taraftar, işte pankart : " DÜNYA SENİNLE GÜZEL, HAYAT SENİNLE TATLI "...

bu maç başlamadan bir kaç saat önce yeni açıktan bir taraftarımız sahaya atladı. elinde bayrakla orta sahaya kadar koştu ve GS tribünlerine de tasvip etmediğimiz hareketlerde bulundu. ben kapalıdaydım. bizim tribünler " sıra sende cimbom sıra sende " diye bağırırken, yine bizim yeni açıktan elinde bayrakla biri daha atladı ve o da aynı hareketleri yaptı. bizim tribünler bu sefer " üç üç üç üç " diye bağırırken nihayet bu sefer 65 yeni açığından biri sahaya atladı fakat elinde bayrak yoktu. bizim tribünler küfür yağdırırken bu sefer GS tribünleri coşmuştu. fakat çocuk orta sahaya geldiğinde kazağının altından Fenerbahçe bayrağını çıkarınca bizim tribün adeta yıkıldı...

daha sonra da bunu hazmedemeyen GS taraftarları SİGMA lehine tezahürat yapmaya başladılar ve böylece ilk kez tüm tribünlerin katıldığı " Türk takımlarına karşı, yabancı takımları destekleme " doğmuş oldu. daha önce küçük grupların sağda solda açtığı pankartlar veya yaptığı tezahüratlar büyük çoğunluk tarafından kaale alınmıyordu bile...fakat o gün bardak taştı ve işte bu günlere de böyle geldik...


bu maç bana hep adnan polat'ı anımsatır..
bu maçın oynadığı tarihte adnan polat gs'de yönetici idi ve maçtan sonra aynen şu demeci verdi.."fenerbahçe taraftarını anlamıyorum...biz frankfurtu eliyoruz,onlar sigmadan 7 yiyorlar,ancak halen bu maça bizden çok geliyorlar...bizim taraftarımız aynı durumda 3bin kişiyi geçmezdi..seneye mutlaka bu duruma çare bulacağız.."

ve bir sonraki yıl fenerbahçe taraftarı ilk kez numaralıya alınmadı...(1993-94 sezonu..2. maç gs:2-fb:1...kemalettinin 16 metreden hayrettine kafayla gol attığı maç)..

ayrıca resimdeki maçtan önce işyerimizde çalışan bir gs'li personele,fenerbahçenin 7 yiyip,gs'nin frankfurtu elemesi üzerine aynen şöyle demiştim."herhalde tarihinizde ilk kez bizden çok taraftarınız olur bu maçta..."..maç günü etrenköyden otobüse binip stada giderken doğrusu ümitsizdim.."az oluruz" diye düşünüyordum,ardından otobüs yeni açığın önünden geçerken 8 kapıdan 6'sını fenerlilerin aldığını görünce kahkaha attğımı anımsıyorum...
zaten otobüs taraftar doluydu,bazı gs'li taraftarların,"ulan yine çin ordusu gibi herifler,kapmışlar her yeri" diye hayıflanmalarını anımsıyorum..

gerçekten efsanevi bir maçtır bu..

Yanlışım yoksa eğer kornerden gelen topa Kemalettin'in kafa vurduğu maçta kapalının eski açık tarafındaki köşesindeydik ? Kapalı dışında başka tribünde varmıydık? Net hatırlayamadığım için soruyorum ?

hayır...
kapalıda yeni açıkla birlikteydik...

numaralı dışında yarı yarıyaydı,,,yarıyarıya tribünlerin son maçıydı samiyende....

köşeye atıldığımız ilk maç,bir sezon sonra 1-1 biten lig maçıydı,golümüzü bülent atmıştı

5 Ağustos 2008 Salı

Ultras Tribün #4









Bu sefer isimleri siz bulun=)

Join the Migration


Amerikan Futbolu için göç mevsimi başladı...




Client: Reebok
Agency: mcgarrybowen
Chief Creative Officer: Gordon Bowen
Executive Creative Director: Eric Segal,
Lars Jorgensen
Art Director: Andrew Conklin
Copywriter: Justin Kaswan
Agency Producer: Katya Bankowski
Production Company: Independent Media, Inc.
Director/DP: Janusz Kaminski
Executive Producer: Susanne Preissler
Line Producer: Lindsay Skutch
Editorial Company: Final Cut
Editor: Akiko Iwakawa
Producer (Editorial): Summer Raymond

Stephen Appiah


Gerçekten sevdiğin bir insanı tarif etmesi zor birşey. Hele bu bu insan hastalık derecesinde bağlı olduğun takımının en iyi oyuncularından ( geçmiş zaman) birisi ise. 2005 yılında, 19.07 gibi özel bir günde, FB TV tarafından transferi açıklandığında hepimiz mutlu olmuştuk. Tarafsız bakabilen herkes için mantıklı bir transferdi. Tabi bazı insanlar tarafından inatla var olduğuna inandırılan Fenerbahçe medyasının yüklenmelerine de maruz kalmadı değil.

O, Oynadığı dönem içinde, attığı goller, ortaya koymuş olduğu mücadele ve Fenerbahçe taraftarının en çok sevdiği şey olan hissiyat sahibi kalbi ile bizleri mest ediyordu. Onun zamanında kadroda bulunan Anelka'dan daha fazla dünya markasıydı, Alex'ten daha fazla hissiyatlıydı, Kezman'dan daha fazla hırslıydı... Öyle bir yüreği vardı ki içinde 2006 yılında Denizlide kaybedilen şampiyonluktan çok, onun maç sonrasındaki haline üzülmüştük.


Her golünden sonra, formasını öpüşünü özledik. Maç sonrasında taraftarına gelmesini özledik.

Lakin, şuan kafaları karıştıran bir durum söz konusu. Resmi sitede yapılan açıklama kafamızı karıştırdı. Hayatımızda da bu böyle oluyor bazen. Çok fazla güvendiğin bir arkadaşın beklemediğin şekilde seni üzebiliyor, hatta bir daha görüşmemeye kadar dayanan uzun tartışmalara kadar gidiyor bu işler. Appiah doğrusu veya yanlışı ile hayatımıza girmiş, ve büyük ihtimalle de bir daha girmeyecek birisi.


Gönlüm Appiah'ın bu takımda olmasından yana. Olmuyorsada, oynadığın dönem içinde bizlere yaşattığın güzel anlar için, bu formaya verdiğin emek için ve gerçekten bu formayı hakkettiğin için sana teşekkür ediyorum. Güle güle Appiah.

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Eto'o

Taşınma Sonrası

Biraz aceleye geldiği için, sıkıntılı bir süreçte gerçekleşti. Ama an itibari ile istediğim şekilde yerleşmiş durumdayım. Eski evimin 4. katta olması ve yardımıma gelen 1 kişinin olması bunu etkileyen en önemli faktörlerden biri oldu. Sıkıntı ile bile olsa, artık uzun zamandır yaşamak istediğim acıbademe taşınmış durumdayım. Sonumuz hayır olsun.

Bloğa yazamadığım süreçte Fenerbahçemizin iki maçına da teşrif ettik. Shaktar Donetsk herşeyi ile bir hazırlık maçı ve Maraton tribünün açılışı kıvamında geçti. O günü kazasız belasız geçmemize rağmen ilk izlenimler pek iyi olmadı. MTK maçındaki söylentiye göre, o gün 17 kişiden şikayet faksı/mail'i gelmiş. Herhalde bu şikayetler MTK maçından sonra iyice artmıştır.

Bloğun ilerleyen günlerinde; MTK maçı, Maraton Tribünü ve Gaziantep maçının yer kaplayacağını belirtip, Blogger buluşmasını unutmadığımı hatırlatayım.