19 Şubat 2009 Perşembe

İnsanlık için...


".....Maçtan önce Hagi'nin elini sıkarak insanlık, attığım gol ile de frikik dersi verdim"

Samuel Johnson
26 Mart 2000 Ali Samiyen Stadyumu

Alınteri

Ataşehirde yapımı devam eden salonun inşaatından bir kare...


Fotoğrafı "Federlist" te gördüm.

18 Şubat 2009 Çarşamba

Doğmamış Kupaya Mektup.


En son 83 senesinde aldığımız bu kupayı canlı kanlı görememiş biri olarak heves etmiyor değilim. Düşündüğümde, bu kupanın çekici olmasının sebebi bizim kupaya olan hasretimiz. Yoksa geçen sene oynanan Gençlerbirliği - Kayseri finalinden sonra, sponsoru Fortis bile çekilmeyi düşünüyordu. Çünkü büyük takımların içine giremediği bir mücadele, seyirci anlamında ilgiyi çekemiyor maalesef.

Bu sene yarı finalde sivas ile karşılaşıyoruz. İlk maçın burada olması benim için kötü oldu, çünkü o tarihte izmirde olacağım ve bu maçı yerinde seyredemeyeceğim. Rövanş içinde hafta içi Sivasa gitmek şuan itibari ile çok zor gözüküyor. Keşke Beşiktaş çıksaydı da bari derby görseydik.

Şampiyonlar liginden elenen bir takım, Avrupa da yolunu çizemeyen bir takım, taraftalarının bolca sıkıntılar yaşadığı bir takım ve karşımızda. Bu takımı iki kupanında havasına sokacak olan taraftarıdır. Bizlerin biraz kendi sorunlarımızdan uzaklaşıp, yönetiminde bazı şeyleri sene sonuna bırakması takımla daha çok ilgilenmemize yön verecektir. Taraftar olarak takıma sahip çıkıp, şu iki kupanında havasına sokmak ve yakında ısınacak olan havayı daha sarı laciverte boyamak lazım.

16 Şubat 2009 Pazartesi

Bayan Basketbol ve Küfür


Caferağa'da oynanan maçları kaçırmamaya çalışırım. Bayan Basketbolu, estetik olarak çok kıt bir spor olmasına rağmen Fenerbahçe adının olduğu heryerde olma isteğimizden dolayı ve salon tribünlerini daha çok sevdiğimden el verdiğince oradayım işte.

14 Şubatta oynanan Fenerbahçe - Galatasaray maçı da bu zamana yaşadığım en güzel salon tribünlerinden biriydi. Sonrasında oynanacak futbol maçının etkisi ile de hayli kalabalıktı. Maça girmeden de GFB üyelerinin çoğunun maça giremediğini de gözlerimle görmüşlüğüm var. (onlar suçlandığı için bunu yazıyorum)

Neyse, maçın genel gidişatı içinde, rakipte Galatasaray olduğu için küfürler gırla. Değerli rakibimize! her türlü küfür geliyor ve bende ister istemez bunlara katılıyorum, bu bir derece kabul edilebilecek birşey olabilir. (bu küfür olayını hala aşabilmiş değiliz) Ama sahada sporunu yapan ve kendi takımı için mücadele eden birisine, özellikle de bir bayana ağza alınmayacak küfürlerin ediliyor olması beni çok ama çok rahatsız etti. Kulubün "30 kişiler " dediği insanları tanıyorum biliyorum. Onlarda birşeylerin gazı ve deplasmandaki maçta bizimkilere edilen küfürlerin etkisi ile bunun devamı getirmeye çalışıyorlar. Farkında değiller ki, bu hareket bizleri onlardan daha aşağıya çekiyor...


Küfür gerçekten çok hassas bir konu. Bizler gibi gururuna söz ettirmeyecek insanlara bir küfür edildiğinde tepkimizin ne olduğunu biliyoruz. cinayete kadar giden bir yol bu. Ama sahada bizlere karşı savunmasız bir şekilde duran bir insana, bu kadar küfür edilmesi, onun kişiseline girilip demorilize etmeye çalışmak çok yanlış bir tutum. "En büyüksün Fenerbahçe" tezahüratını yaparken ne kadar güzelsek, o bayana yaptığımız küfür ile de o kadar çirkiniz. Salon taraftarı da artık özel bir klasmana girmek üzere. 20 sayı önde olduğumuz bir maçta sahaya yabancı madde atmak hangi akla hizmet anlamam gerçekten.

Bunları kendi içimizde iyice tartışıp salona öyle gelmek lazım. Yoksa içinden çıkılacak bir durum değil bu.

Geri Dönüş


Bir süredir her zamanki yerimde, yani tribünde olmama rağmen buraya birşey yazmadım. Açıkcası eski hevesim kalmadı. Her gün birşeyler yazmak zorunda hissediyordum ve bu da bana zor geliyordu. Zaten buraya yazdıklarımı gün içinde milyon kere konuşuyordum, bir de bloğumda bunları elden geçirip yazmak zor bir durumdu benim için. Lakin, şuan itibari ile yeniden yazmayı istememe rağmen, hergün birkaç post atamayacağımı da biliyorum. O yüzden anlayışınıza sığınıyorum ve bu zamana kadar tribünde değişen bir takım olayları kendi çapımda yorumlamaya çalışacağım.(benim için değişen yorumlar)

Efsane Maraton Geliyor(mu)...

Geliyor, gelecek diye bir grup insan çıktı yola bu sezon başı. Kombine alımlarında yaşanan sorunlar ve üstüne yaşananları herkes biliyor artık. Cezalar falan derken, sezon başına kadar yaşanacak bir sessizliğe doğru adım atıyoruz artık. Mayıs ayında yaşanacak kongre de bir takım sesler çıkacaktır ama hem yönetimde hemde taraftar bir değişiklik olacağını sanmıyorum.

Bu duruma gelmekte en büyük hatalardan biri, araştırma ekslikliğimiz oldu. Alaturka yaşadığımız taraftarlık kültürü bizleri maraton tribününe doğru itiyordu. "Sizin yeriniz orası, eski günler geri dönmeli" gibi gazlarla yola çıkıldı. Aslında biliyorduk endüstriyel futbolun bizleri etkiliyeceğini lakin, ondan daha güçlü olduğumuzu düşünüyorduk....!

Hala daha güçlü olduğumuzu düşünüyoruz, ama değiliz. Bizler kendimizi endüstriyel futbolun uğramadığı tribünler ile karşılaştırdığımız için bu yanılgıya düşünüyoruz. Kendimizi karşılaştırmamız gereken tribünler, İspanya'da İtalya'da...Endüstriyel futbolun curva kültürüne ittiği yerlerde. Kapalı veya maraton, bu tribünlerin bu anlamda bir geleceği yok.

GFB'nin en büyük hatalarından biri gözümde bu artık. Maraton ısrarı.

Dünyada yapılan asimilasyon haraketlerine bakınca, tribünü destekleyen ve bu kültürü yaşayan insanların kale arkasına kendi dünyalarına bırakıldıklarını görüyorsun. Daha derini araştırınca, ingilterede yaşananları görüyorsun(cezalar ile bıktırma) bunları canlı olarak yaşıyoruz ve örneklerine de bakınca orada kalmak isteyenlerin eridiğine şahit oluyoruz.

Bizdeki durum öyle bi duruma da geldi ki, bazı diller sınıf ayrımcılığa kadar uzandı(parası olmayan çapulcular) ama hata yine bizde, biz gidip o insanların arasına girdik. Hayatında bir kez bile deplasmana gitmeyen insanın yanına alaturka bir tribüncü geçince, o vatandaşta ürküyor işte.

Herşeyin özü şu ki, Maraton tribünü fenerbahçe tribüncüsü için geleceği olan bir yer değil. O tribünün kombine fiyatı her sene artacak. Maç izleyecek adam her sene o tribüne gelecektir. Orada kalacak GFB, ya eriyip gidecek yada oraya asimile olacaktır. Unutmamak lazım ki paranın gücü herşeyi yapabilir.

En mantıklı çözüm Curva kültürünü desteklemek. Çünkü Curva da tribüncüyü rahatsız edecek hiçbirşey olmayacak. Davulunu çalacaksın, pankartını asacaksın. kitleni daha belirgin hale getirebileceksin. Ultras kültrüne geçebilecek potansiyeli yakalayacaksın.

Birde bu sene içinde bir sürü açıklamayı hep beraber okuduk. Grupların dayanışmalarını gördük. Öyle bir insan oldum ki(şüpheci) artık bu açıklamalarda çok fazla samimiyet arar oldum. Umarım seneye biraz daha yoluna girer bu işler. Çünkü bu sene takım hemde tribün anlamında çok adam kaybettik. Seneye bunu toparlaması zor olabilir.