31 Aralık 2009 Perşembe

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Aşkınla Olduk Derbeder

Artık buradayım. Buraya uzun zamandır yazmıyordum zaten. Tribünün içinden de yazan kaç kişi var dedik ve bunu açtık. Mehmet kardeşim ile yazıyoruz. Herkese hayırlı olsun.

http://askinlaoldukderbeder.blogspot.com/

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Her Zaman Her Yerde...

Takım tutmanın en güzel tarafı sanırım kaybetmek, çünkü umutların yeşeriyor.

En yakın zamanda geçtiğimiz sezonun özetini paylaşacağım.

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Futbol Reklamları#6



Zidane ve Messi'yi buluşturan fantastik bir reklam filmi. 180 Amsterdam tarafından yapılmış.

13 Nisan 2009 Pazartesi

Vur kafasına lan!

Futbol kötüydü, tribün kötüydü, futbolcuların kavgası kötüydü...

Bu sonuç her iki takımı da şampiyonluktan ediyordu ve tribündekilere birşeyler göstermek gerekiyordu, onuda gördük teşekkür ederiz. Ayrıca sahadaki gerginliğin sebebi lugano veya emre değildi, sabrinin önde gideniydi.

Birde bizim baktığımız açıdan, Volkanın hareketini "avuçlama" olarak görmüştük ama tv den bakınca kasık problemini gösterir gibi duruyormuş. Lakin bu hareketin üstüne kapalının sol tarafı aşağıya iniyordu nerdeyse.

Maçın girişinde ve çıkışında bi vukuat olmadı, üstümüzde montlarımız atkılarımız samiyene girdik çıktık.

Bir diğer hususta maçtan sonra futbolcuların yapmış oldukları açıklamalar. Milli takımda beraber oynayan bu oyuncuların bir kavga sonrası arkalarından bu tarz açıklamalar yapması gerçekten hiç hoş değil. Yarın birgün bi köfteci! açılışında yeniden birlikte olurlar nasılsa, olanda taraftara olmuş olur bu süreçte. Haydi, geçmiş olsun.

10 Nisan 2009 Cuma

Samiyen Deplasmanı

Biletimizi aldık, pazar günümüzü hareketlendirmeye, samiyeni susturmaya ve 3 puanı almaya gidiyoruz.

6 Nisan 2009 Pazartesi

Her zaman taraftar suçlu. Peki ya siz?..


Cumartesi günü takımını karşılamak icin yollara dökülen BJK taraftarlarına trafiği engellediği gerekçesiyle polisin uyguladığı şiddeti kınıyoruz.

Polis günü ve Obama yüzünden yolları, köprüleri kapatıp insanları işinden gücünden edenler haklı; takımını karşılayıp meşale yakan taraftar suçlu mudur?

15-20 Dakika yolu kapatmayı abartma sayanlar uyguladıkları şiddeti abartısız mı buluyorlar?

Meşalenin dumanını insanları zehirliyor diye ortalığı ayaga kaldıran medyanın provokatörleri biber gazı ve gözyaşartıcı kimyasalları insancıl mı buluyorlar?

Çoluk çocuk demeden, İnönü, Kadiköy, Mecidiyeköy farketmeksizin kalabalıklara uygulanan bu siddet son bulsun.

Her olayda taraftarı hedef gösterenler ellerini vicdanlarına bir kez olsun koysunlar.

Her olayda taraftari suçlu gösterme kolayliği artık bitsin!

Orantısız şiddet ile önüne gelene saldıran güvenlik güçleri, buna çanak tutan ve taraftarı sürekli hedeflestiren medya, taraftarını sorun olarak gören ve sahip çıkmayan kulüp yönetimleri; sizin bu yaşananlarda hic mi payınız yok?

Her zaman taraftar suçlu. Peki ya siz?

Vamos Bien

Şampiyonluk İstiyoruz!

Bitmez tükenmez aşkımız
Kalbimizde yaşıyoruz
Haydi bastır Fenerbahçe
Şampiyonluk istiyoruz.

Yazmayalı uzun zaman oldu ama inanın bloğa yazmanın tüm keyfi gitti benden artık. Tribündeki varlığım ve hem Fenerbahçe hemde Fenerbahçe tribünleri için yapmaya çalıştıklarımızla kendimi çok daha mutlu hissediyorum. Öyle çok sık yazamasamda burdayım demek istediğim bir posttu bu.

1 Mart 2009 Pazar

Sivasın yollarına...


Maçtan önce demlenirken, maçın ne olacağı hakkında hiç kimseden ses çıkmıyor, Kimse sahada böyle bir mücadele içinde geçecek bir futbolu tahmin etmiyordu. Fenerbahçe seyircisinin hissiyattında olan birşeyi bu şekilde canlı kanlı görmek tribünlerdeki insanlarıda hareketlendirdi tabi. Hem sahadaki güç hemde tribündeki güç ile bu haftanın en güzel olayını yaşadık bugün. Lig liderini yendik. Bugün tribünde salgıladığım testesteronun haddi hesabı yoktu. "Nasıl koyduk ama ya" diye biteremediğim bir dolu cümle başlangıcı yaşadım.

Herşey güzeldi bugün, lakin maçın sonunda koridordan dış kapıya doğru yöneldiğim bir sırada arasında kaldığım bir kavga beni tekrar haftalar öncesine götürdü. Önce bir itiş kakış hali sonrasında ise kemerler ve bıçaklar..

Doğru duydunuz, bıçaklar. Bundan 20 sene öncesinde belki bu duyduğunuz olağan gelebilirdi ama şuan içinde bulunduğum maraton tribünü için çok ağır bir kelime bu. Zamanında burada bir tribün sitesinden alıntı yaptığım Talip isimli şahısın bu oyunun bir piyonu olduğunu söylenmekte. Ama Tribünde varolan bir grubun üstüne böylesine ölümcül bir yolla adam yollamak hiçte mantıklı bir hareket değil. Bizlerin burada varoluş amacını sorgulatmasına sebep olacak kadar da büyük bir eylem.

Bu olaya maruz kalan GFB'li arkadaşlara geçmiş olsun diyorum ve hafta içi oynanacak sivas maçının kazasız belasız olmasını diliyorum.

19 Şubat 2009 Perşembe

İnsanlık için...


".....Maçtan önce Hagi'nin elini sıkarak insanlık, attığım gol ile de frikik dersi verdim"

Samuel Johnson
26 Mart 2000 Ali Samiyen Stadyumu

Alınteri

Ataşehirde yapımı devam eden salonun inşaatından bir kare...


Fotoğrafı "Federlist" te gördüm.

18 Şubat 2009 Çarşamba

Doğmamış Kupaya Mektup.


En son 83 senesinde aldığımız bu kupayı canlı kanlı görememiş biri olarak heves etmiyor değilim. Düşündüğümde, bu kupanın çekici olmasının sebebi bizim kupaya olan hasretimiz. Yoksa geçen sene oynanan Gençlerbirliği - Kayseri finalinden sonra, sponsoru Fortis bile çekilmeyi düşünüyordu. Çünkü büyük takımların içine giremediği bir mücadele, seyirci anlamında ilgiyi çekemiyor maalesef.

Bu sene yarı finalde sivas ile karşılaşıyoruz. İlk maçın burada olması benim için kötü oldu, çünkü o tarihte izmirde olacağım ve bu maçı yerinde seyredemeyeceğim. Rövanş içinde hafta içi Sivasa gitmek şuan itibari ile çok zor gözüküyor. Keşke Beşiktaş çıksaydı da bari derby görseydik.

Şampiyonlar liginden elenen bir takım, Avrupa da yolunu çizemeyen bir takım, taraftalarının bolca sıkıntılar yaşadığı bir takım ve karşımızda. Bu takımı iki kupanında havasına sokacak olan taraftarıdır. Bizlerin biraz kendi sorunlarımızdan uzaklaşıp, yönetiminde bazı şeyleri sene sonuna bırakması takımla daha çok ilgilenmemize yön verecektir. Taraftar olarak takıma sahip çıkıp, şu iki kupanında havasına sokmak ve yakında ısınacak olan havayı daha sarı laciverte boyamak lazım.

16 Şubat 2009 Pazartesi

Bayan Basketbol ve Küfür


Caferağa'da oynanan maçları kaçırmamaya çalışırım. Bayan Basketbolu, estetik olarak çok kıt bir spor olmasına rağmen Fenerbahçe adının olduğu heryerde olma isteğimizden dolayı ve salon tribünlerini daha çok sevdiğimden el verdiğince oradayım işte.

14 Şubatta oynanan Fenerbahçe - Galatasaray maçı da bu zamana yaşadığım en güzel salon tribünlerinden biriydi. Sonrasında oynanacak futbol maçının etkisi ile de hayli kalabalıktı. Maça girmeden de GFB üyelerinin çoğunun maça giremediğini de gözlerimle görmüşlüğüm var. (onlar suçlandığı için bunu yazıyorum)

Neyse, maçın genel gidişatı içinde, rakipte Galatasaray olduğu için küfürler gırla. Değerli rakibimize! her türlü küfür geliyor ve bende ister istemez bunlara katılıyorum, bu bir derece kabul edilebilecek birşey olabilir. (bu küfür olayını hala aşabilmiş değiliz) Ama sahada sporunu yapan ve kendi takımı için mücadele eden birisine, özellikle de bir bayana ağza alınmayacak küfürlerin ediliyor olması beni çok ama çok rahatsız etti. Kulubün "30 kişiler " dediği insanları tanıyorum biliyorum. Onlarda birşeylerin gazı ve deplasmandaki maçta bizimkilere edilen küfürlerin etkisi ile bunun devamı getirmeye çalışıyorlar. Farkında değiller ki, bu hareket bizleri onlardan daha aşağıya çekiyor...


Küfür gerçekten çok hassas bir konu. Bizler gibi gururuna söz ettirmeyecek insanlara bir küfür edildiğinde tepkimizin ne olduğunu biliyoruz. cinayete kadar giden bir yol bu. Ama sahada bizlere karşı savunmasız bir şekilde duran bir insana, bu kadar küfür edilmesi, onun kişiseline girilip demorilize etmeye çalışmak çok yanlış bir tutum. "En büyüksün Fenerbahçe" tezahüratını yaparken ne kadar güzelsek, o bayana yaptığımız küfür ile de o kadar çirkiniz. Salon taraftarı da artık özel bir klasmana girmek üzere. 20 sayı önde olduğumuz bir maçta sahaya yabancı madde atmak hangi akla hizmet anlamam gerçekten.

Bunları kendi içimizde iyice tartışıp salona öyle gelmek lazım. Yoksa içinden çıkılacak bir durum değil bu.

Geri Dönüş


Bir süredir her zamanki yerimde, yani tribünde olmama rağmen buraya birşey yazmadım. Açıkcası eski hevesim kalmadı. Her gün birşeyler yazmak zorunda hissediyordum ve bu da bana zor geliyordu. Zaten buraya yazdıklarımı gün içinde milyon kere konuşuyordum, bir de bloğumda bunları elden geçirip yazmak zor bir durumdu benim için. Lakin, şuan itibari ile yeniden yazmayı istememe rağmen, hergün birkaç post atamayacağımı da biliyorum. O yüzden anlayışınıza sığınıyorum ve bu zamana kadar tribünde değişen bir takım olayları kendi çapımda yorumlamaya çalışacağım.(benim için değişen yorumlar)

Efsane Maraton Geliyor(mu)...

Geliyor, gelecek diye bir grup insan çıktı yola bu sezon başı. Kombine alımlarında yaşanan sorunlar ve üstüne yaşananları herkes biliyor artık. Cezalar falan derken, sezon başına kadar yaşanacak bir sessizliğe doğru adım atıyoruz artık. Mayıs ayında yaşanacak kongre de bir takım sesler çıkacaktır ama hem yönetimde hemde taraftar bir değişiklik olacağını sanmıyorum.

Bu duruma gelmekte en büyük hatalardan biri, araştırma ekslikliğimiz oldu. Alaturka yaşadığımız taraftarlık kültürü bizleri maraton tribününe doğru itiyordu. "Sizin yeriniz orası, eski günler geri dönmeli" gibi gazlarla yola çıkıldı. Aslında biliyorduk endüstriyel futbolun bizleri etkiliyeceğini lakin, ondan daha güçlü olduğumuzu düşünüyorduk....!

Hala daha güçlü olduğumuzu düşünüyoruz, ama değiliz. Bizler kendimizi endüstriyel futbolun uğramadığı tribünler ile karşılaştırdığımız için bu yanılgıya düşünüyoruz. Kendimizi karşılaştırmamız gereken tribünler, İspanya'da İtalya'da...Endüstriyel futbolun curva kültürüne ittiği yerlerde. Kapalı veya maraton, bu tribünlerin bu anlamda bir geleceği yok.

GFB'nin en büyük hatalarından biri gözümde bu artık. Maraton ısrarı.

Dünyada yapılan asimilasyon haraketlerine bakınca, tribünü destekleyen ve bu kültürü yaşayan insanların kale arkasına kendi dünyalarına bırakıldıklarını görüyorsun. Daha derini araştırınca, ingilterede yaşananları görüyorsun(cezalar ile bıktırma) bunları canlı olarak yaşıyoruz ve örneklerine de bakınca orada kalmak isteyenlerin eridiğine şahit oluyoruz.

Bizdeki durum öyle bi duruma da geldi ki, bazı diller sınıf ayrımcılığa kadar uzandı(parası olmayan çapulcular) ama hata yine bizde, biz gidip o insanların arasına girdik. Hayatında bir kez bile deplasmana gitmeyen insanın yanına alaturka bir tribüncü geçince, o vatandaşta ürküyor işte.

Herşeyin özü şu ki, Maraton tribünü fenerbahçe tribüncüsü için geleceği olan bir yer değil. O tribünün kombine fiyatı her sene artacak. Maç izleyecek adam her sene o tribüne gelecektir. Orada kalacak GFB, ya eriyip gidecek yada oraya asimile olacaktır. Unutmamak lazım ki paranın gücü herşeyi yapabilir.

En mantıklı çözüm Curva kültürünü desteklemek. Çünkü Curva da tribüncüyü rahatsız edecek hiçbirşey olmayacak. Davulunu çalacaksın, pankartını asacaksın. kitleni daha belirgin hale getirebileceksin. Ultras kültrüne geçebilecek potansiyeli yakalayacaksın.

Birde bu sene içinde bir sürü açıklamayı hep beraber okuduk. Grupların dayanışmalarını gördük. Öyle bir insan oldum ki(şüpheci) artık bu açıklamalarda çok fazla samimiyet arar oldum. Umarım seneye biraz daha yoluna girer bu işler. Çünkü bu sene takım hemde tribün anlamında çok adam kaybettik. Seneye bunu toparlaması zor olabilir.

20 Ocak 2009 Salı

19 Ocak 2009 Pazartesi

İspanyol işi Güveç!

Pazar günleri futbol maçı olmasını çok seviyorum açıkcası. Hele bu maç kendi evimizdeyse birde. Cumartesi akşamından mutlaka çok içilir ve pazar günü öğleden sonra uyanılıp, güzel bir kahvaltı ile maça doğru yol alınır. Gözler hafif kısık, damakta güzel bir tad olur ve sanki devamlı sigara içebilirmişin gibi hissedersin kendini.

Güzel bir kahvaltı haricinde pazar günlerim böyle geçiyor genelde. Malumunuz bekarlık...

Efenim, maçın başlaması ile birlikte saldıran bir Eskişehir ve "ulan illa oynatacaksınız adamı" diyen bir fenerbahçe vardı sahada. Ama ne ümitlerle geldiğini anlamadığım, jenerasyon olarak da bozuk olan bir Eskişehir tribününü hayal kırıklığına uğrattığımız için ben buradan özür dileyebilirim! Maçın içinde tek tek ele alabileceğimiz her futbolcu, kısa sürede almış olduğu gelişimi herkese göstermiş oldu. Semih'in oyuna girişi ve artık takımda olması da ayrı bir güzellik. Bundan sonra devam eden kupa maçlarında da daha agresif ve istekli futbol oynayacağımızı düşünüyorum.

Benim esas dikkatimi çeken, ligin ilk yarısının sonlarına doğru, Oturan bir kadronun ve sempati kazanmaya başlayan bir Aragonesin yavaş yavaş doğması idi. İnanın Şampiyonlar ligi bu aralar başlasaydı gruptan çıkma şansımız çok daha fazla olurdu. Zico'nun ilk senesine benzeyen bir uyum sancısı ve doğru sistemi bulma denemelerini en baştan yaşamış olduk. Buna gerek yoktu tabi ama artık olan olmuştu. Sezonun başında, "geçimsiz, uyumsuz vb." gibi bir ton sıfata layık görülen Aragones, şuan; Gençlere önem veren, disiplini sağlayan, paslı oyunu güzel yapan" bir Teknik Direktör olarak algılanıyor. Hatta sezon başında, küçümsenir gibi söylenen "Dede" sıfatı bile şuan için "Bilge insan" anlamına çekilmiş durumda.

Böyle bir ikinci yarı başlangıcı ve üst üstte alınan kupa galibiyetleri ile hem takımın kendine olan güveni hemde taraftarın takıma olan inancı arttı. Bundan sonra hepberaber olup, bu sezonu çiftte kupa ile bitirelim ve avrupa hayallerimize gelecek sezon yeniden başlayalım. Ben çok umutluyum herşeyden. Zaten Fenerbahçe adının olduğu heryerde "Umut" yok mudur?

17 Ocak 2009 Cumartesi

17 Ocak 1909


Bugün 100 yaşını dolduran bir ezeli rekabet. Sporun her dalında yaşanmış bir mücadele, bir rekabet ve dostluk. Bu her zaman görülecek şeylerden biri değil. Belki de bu iki kulüp bu rekabetlerinden dolayı bugünlere gelmişlerdir. Bugünü ne bir gece ile ne de bir özel maç ile kutlanmıyor olması da üzücü bir durum bence. Dünya derbisi adını verdiğimiz bu rekabete birkaç açıklamadan başka birşey yapılmıyor olması üzücü birşey. Umarım 200. yılda gerçekleşir=) Nice 100 senelere....

15 Ocak 2009 Perşembe

Olası Bir Yönetim Taraftar Barışması ve Sonrası


Birkaç gündür aklımdan çıkmayan bir konu bu, Şuan itibari ile Kozmopolit(grupların çokluğunu örnek verelim) tribünlerimiz birbirleri ile çok uyumlu gözüküyor. Herşeyi aynı fikir doğrultusunda halledip (veya öyle olduğunu sanarak) yol alıyoruz. Endüstriyel futbola karşı ülkenin en büyük organizasyonuna hazırlamak üzereyken benim aklıma böyle sorular takılıyor.

Bizim kuşağımızın bu tribünleri sevme sebebi olan ve Fenerbahçeliliğimiz ile gurur duymamızı sağlayan bu miras. Kendi çapında bir devrim yaratarak yol almaya doğru gidiyor. Karşılıksız takım tutmanın, "Ultras" kültürü nasıl sindire sindire öğreneli, yakın geçmişte yaşadıklarımız ile görüyoruz.

Amma velakin, uzağa doğru uzanan gözlerim sanki çok net bir tablo göremiyor gibi. Biraz daha kendi içimizde acı çekip ( umarım böyle birşey yaşanmaz) güzel günleri o zaman göreceğiz.

Şuan ki dileğim, bizi bu tribünlere kazandıran insanların bu konularda biraz daha bilinçli davranıp, "rant"ın her türlüsünden (arkandaki insan gücü bile rant olabilecek bir mevzu) uzak durup sağduyunun sesine kulak vermesi... Çünkü olası bir yönetim barışmasında yine bizbize kalacağız. Aman diyelim.

Ayrıca fenerbahçe taraftarı için en mantıklı çözümün aynı yerde toplanmak olduğunu bir kez hatırlatıp, günümüzü öyle kapatalım.

Not: Bunları yazarken tamamen içgüdülerim ve iyi niyetim ile hareket ediyorum.

Takım Tutmanın Bedeli 2.Perde


Kadiköyde oynanan Porto maçından önce gözaltına alındığımızı bu bloğu okuyanlar hatırlayacaktır. O gün gözaltına alınma sebebimiz, yaptığımız basın açıklaması değildi. Sebebi, stad dışında yaktığımız meşaleler idi. Yani o gün bizim haricimizde stada meşale ile yol alan 5-6 kitle daha vardı. Ama sanırım hiçbiri, Fenerium tribünü önünden geçmemişti.(bu arada biz gözaltı arabasında iken yanımızdan geçen meşaleleri insanları saymazsak!)

Neyse konu başkalarının meşale yakması değil polislerin bildiği ama biz taraftarların bilmediği bir madde idi;

Stad dışında meşale yakmak yasaktı!

Olur yasaklanır, bizlerde daha dikkatli oluruz bu konuda. Ama geçen hafta içi o gün gözaltına alınan insanlara, 1500 ytl para cezası ve 6 ay spor müsabakalarından men cezası gelmiştir. Sebebi ise stad dışında meşale yakmak! evet stad dışında meşale yakmanın cezası buymuş...

Yakında çıkacak kanun ile stad dışında da dolaşmamız yasaklanırsa şaşılmaması lazım.

Ayrıca bu cezayı veren kurul içinde Fenerbahçemizin çok saygın bir yöneticisi de bulunmakta. Ne iş anlamadım...

Genç Ultraslar

Balf Ultras


Panathinaikos

Hansa Rostock

HAJDUK SPLIT


Feyenoord

Chernomorets Odessa

BUDVA MONTENEGRO