Kızlara bu soruyu soracaksın.. Eğer türküdeki gibi “İstemem babacığım istemem..” nakaratıyla karşılık verirlerse televizyonda dizi izlemeyi yasaklayacaksın.. Açacaksın belgesel kanallarından birini.. Börtü böceğin aşk hayatını seyredip dursun..
Aile yazarınızın “Kızlara en hayırlı kısmet maç manyaklarından çıkar” bahsinde kaleme aldığı risalelerin ikincisidir..
Hayatta maç seyretmek ve üremekten başka isteği olmayan erkek ırkının ıslahından bahseder..
Yan etkisi yoktur..
Bu peşrevi yaptıktan sonra kaldığımız yerden devam edelim..
Çarşamba günü oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçının neden kısmet seçme konusunda en iyi pazar olduğunu açıklayalım..
Köşe yazısı marifetiyle verdiğimiz kurslara devam eden genç kızlar bilir.. Kursa yeni yazılan kızlar için bir daha söylüyorum..
Niyetiniz eğlenmek, hoşça vakit geçirmekse “uçuk kaçık, hafif serserimtrak..” erkeklere takılın..
Hani üç beş günlük kirli sakalla dolanan.. Kendilerine yaptıkları şekillle “İkinci el James Dean” havalarında gezinenler vardır ya!
Bunlardan iyi flört olur..
Çoğu baba parası yediğinden evlenecekleri kızlara o kadar hayırları dokunmaz..
EVLİLİK FARKLI
Ammaaa! Evlenme vaktiniz geldiğinde kendinize mutlaka bir sersem bulun..
Hafif şaşkın olsun.. Kravat bağlamayı bir türlü öğrenemesin.. Evde tek başına kaldığında karnını doyuramasın..
Diyelim ki yumurta kıracak..
Sahanı ocağa koysun, yumurtayı eviyenin içine kırsın.. Sonra “Nerede yanlış yaptım?” diye bön bön baksın..
Bunlardan iyi koca olur.. Karılarının dizinin dibinden ayrılmazlar.. Dışa karşı pek itiraf etmeseler de elindekinden daha iyi kadın bulamayacaklarına inanırlar..
Bu da sadakatlerine kaynak yapar.. Kuvvetlendirir..
Memleketimiz ünlü bir mankenimizin “Tamam anladık geri bir ülkeyiz ama lütfen bu kadar da geri olmayalım..” dediği türden bir yerdir..
O yüzden de mankenimizin lafı bize pek “ileri” gelir..
Geri olduğumuzdan evlenme vakti gelmiş tüketici kızlara “iyi kısmet bulacak” pazarlar kuramamışız..
Nisa kısmına “Aman Fener-Cimbom maçlarını kaçırmayın.. Gözünüzü dört açın..” dememiz bundandır..
Test edilip, Türk Standardları Enstitüsü’nden onay alınmıştır..
Bu memlekette erkeğin en dağıldığı ortamlar bu maçların oynandığı günlerde gözlenir..
Herhangi bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı yaklaştığında erkek kısmı hafiften sapıtmaya başlar..
O maçı düşünerek yatıp kalkar.. O maçın kendine göre umduğu sonucundan “şehvetengiz hazlar” türeten akıl oyunlarına girer..
İLK BELİRTİLER..
İster Fenerli ister Cimbomlu olsun, maç havasına giren bir erkeğin önce paranoyaları yükselir..
Federasyonun, hakemlerin tuttukları takıma karşı bir komplo düzenlediğine inandıklarından “Ben söylemiştim..” demek için, maç saatini heyecanla beklerler..
Heyecan iştahı keser..
Sosyal hayata dönük isteksizliği artırır.. O günlerde evli erkeğe karısı ne derse desin “evet” cevabını alır..
Çünkü erkeğin muhakeme yeteneği maça kilitlendiğinden hiçbir şeyin önünü ardını göremez hale gelir..
“Kocacığım.. Ben bavulları hazırladım.. yandaki komşu ile kaçıyorum.. Hani beyaz Honda’sı olan..”
“Uyar..”
“Akşam annenler yemeğe gelecek.. Tarım ilacını çorbalarına koymayı unutma.. Bu gece bitirelim bu işi..”
“Hallederiz..”
“Kız evden kaçtı.. Pavyonda çalışacakmış..”
“Hayırlısı olsun..”
Böyle bir kocadan iyisi Şam’da kayısı.. Arasanız bulamazsınız..
Bekâr bir genç kızın böyle bir koca bulabilmesi için yapması gereken tek şey, televizyondan topluca maç seyreden erkekleri gözlemesidir..
Özellikle bekâr erkeklerden gözünü ayırmaması lazımdır..
Maçı sakin sakin seyreden biri varsa ondan koca olarak hayır gelmez.. Çünkü duygularını kontrol edebildiğinden içten pazarlıklıdır..
Düğünün haftası bitmeden kıza verilen takıları bozdurup, repo yapmaya kalkar..
Kıza da hayatı boyunca “tek taş yüzük” almaz..
ZIRVA BORSASI..
Adaylar içinde en çok bağırıp çağıran en makbûlüdür..
Hele şuursuz şuursuz konuşuyorsa ona koca olarak paha biçilmez..
Kısmet aranan genç kız mümkünse, maç seyredilirken yapılan konuşmaları teybe almalı.. Daha sonra defalarca dinlemeli..
Hangi koca adayının kafadan gayri müsellah olduğu böylece kabak gibi ortaya çıkar.. Yanılma payı azalır..
Son Fenerbahçe-Galatasaray maçı bunun için harika bir örnekti..
Kendi sektörünün en akil adamı olarak bilinen bir büyük yönetici, bir CEO ile birlikte maç seyrediyorduk..
Adamcağızın karısı telefonla aradı.. Olur ya! Kocasını özlemiş.. Gündüz vakti görmek istiyor..
O da yarım ağızla “Peki gel..” dedi..
Kadıncağız geldi..
Adamın şuuru maç saatine doğru yavaş yavaş gitmeye başladı.. Karısına “Sen çek git.. Evde otur..” demeye gelen laflar ediyor..
Neden mi?
Daha evvel denenmiş, test edilmiş.. Kadıncağız Fenerbahçe-Galatasaray maçı oynanırken televizyonun etrafında dolanmış..
O maçları da Fener kaybetmiş..
Yani kocanın elinde “bilimsel sonuçlar” var.. Çok sevdiği karısının maç saatlerinde takımına hayır getirmediğine inanıyor..
Ben böyle şeylere inanmam lakin adam haklı çıktı..
Karısı “Peki.. Peki..” gidiyorum dedi, kalkıp mantosunu giyene kadar Hakan Şükür ilk golü attı..
Adam “Bak erken gitmedin golü yedik..” diye cıyakladı..
Kadın ister istemez başkalarının yanında kendini savunmaya çalıştı.. “Benimle ne ilgisi var..” diye biraz oyalandı..
Kadın oyalanırken bu kez hakem Fener’den Lugano’yu oyundan attı..
Bu örneği herkese ders olsun diye anlattım..
Maç ortamından kocanın en sersemini seçmek “evlilikte huzuru korumak için” tek başına yeterli değildir..
Kocaya maçlarda sapıtma özgürlüğü de tanımalı ki işin sonu hayırla bitsin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder