30 Mart 2010 Salı

Youtube Taraftarı!

Tribünde görünce kıl olurum. Bağırmaya çalışıyoruz adam almış telefonu video çekiyor. Meğersem daha garip durumları da varmış!

29 Mart 2010 Pazartesi

Samiyen Dünlüğü!


Akşam uyumadan Baba'ya beni kahvaltıya kaldır diyorum.

Pazar günleri saat 10:00 gibi kahvaltı yapıyor bizimkiler. 60 yaş üstü insanlar, normalde sabahın 8'i masada olurlar ama işte günlerden pazar olunca biraz daha geç yapıyorlar. Dedim bende, kaldırın beni güzel kahvaltı yapayım bugün. Normalde, haftasonları ya evde olmuyorum yada "herşey dahil" Oteller de olduğu gibi geç kahvaltıya kalıyorum. Bi nevi akşamcı kahvaltısı. İçen adamım, gocunmam.

Anne, Baba biliyor herşeyimizi. Kaç yaşında adamız, onlardan mı saklayacağız. Bazen tribündeki mevzuları bile anlatıyorum, kızıyor yada ben anlatıyorum diye saygı gösteriyorlar. Ama onlarda sıkı fenerli. Hemde Lefterlerin, Canların Fenerbahçelisi. Boru değil hani. Baba perşembe pazarlı, kasımpaşa eşrafından. Galataspor ve Fenerbahçeyi çok kovalamış. 3-4 nesil öncesi insanlardan. Şimdi, digiturk ve D-smart tüketicisi durumunda.

Bizler ise tribünde varolan insanlarız bugün. Yanlışlarımız ile doğrularımız ile. he Konumuz samiyen deplasmanı olacaktı ama konu kayıyor işte. Neyse dönelim.

Bilet olayı samiyen için en sıkıntılı durum. Olsa da dert, olmasa da dert durumları. Olsa olmayanlar için mücadele ediyorsun, olmasa bulmak için. Hep karaborsa var kulaklar da ama alan yok. Satanın da zaten götünde patlasın inşallah. Aç köpek adamlar.

Biletli veya biletsiz, buluşuyoruz Kadiköyümüzün bir parkında. Lefter heykeli var karşısında yeni de çay bahçesi geldi bu sene. Eskisi daha güzeldi ama... Her maçta Basketbol sahasınında oradayız ayrıca.

Çaylar döndü, Kuru simit geldi ama olmadı tayfaya. Masada var 15 kişiden fazla adam var ama bilet desen bir elin parmağı değil. Diyoruz, allah büyük gireriz bir şekil. Bi de diyoruz ki, allalım bir iki bira öyle gidelim.

Rıhtımdan dolmuş şekli, 3 dolmuş gidiyor fulya yokuşuna. Yolda dolmuşlar arası atışmalar var şöförlerde makara çıktı. Fulya Yokuşunda kalabalık toplanmış, herkesler orada. Peşlerinden geriden çıkıyoruz biz. yükümüzde ağırından. Hem kilo hem yaş olarak.

O Fulya yokuşu yok mu? O yokuş adamın hayatını karartır. Bacaklara vura vura çıkıyoruz yokuşu nihayetinde. Son düzlüğe doğru yaklaştıkça seviniyoruz. Bitiyor yol ama gerginlikte sürüyor. Girebilecekmiyiz acep?

Turnikelerin oraya geldiğimizde, içeri gireceğimizi biliyorduk artık. Nitekim, çok uzun sürmedi ve içerideydi tayfa.

Maçın başından ilk yarı sonuna kadar kontrollü bir tribün örneği sergiledik. Aralıklarla etkili bağırdık ve ilk yarının sonunda " Fenerbahçe Oleyy" diye inlettik, samiyen çukurunu. İkinci yarı ise, dün SHS oto galerisine kaçan BJK'lar dan beter ettik GS tribünlerini. Allah düşmanımın başına versin. Öyle böyle değildi bu sefer ki. Tepe de çatı olunca daha güzel oldu sanki Abidin, ne dersin?

Girerken ve dönerken yağmura yakalandık. Biraz ıslandık ama olsun. Haftanın geneli çok güzel geçti.

Şimdi biraz kendi hayatımıza geri dönelim. Takımda tribünde havaya girsin bu arada.

25 Mart 2010 Perşembe

90'da koyacak Spor'da Şiddet Yasası!


Yakın zamanda çok fazla gündem maddesi var ama şuan ankaranın, insanın kıçını donduran soğunda bir yasa teklife hazırlanıyor. Yazılanlara bakınca Başbakan hazretlerine gönderilmiş durumda.

Şimdi nedir bu "Şiddet Yasası"? Efenim kısaca özetlersek, tribüncünün ebesini hoplatacak birşeyler olacağı kesin. Hele ki, Fenerbahçe tribünlerini kovalıyorsanız, ceza almanız için binbir tane sebep var.

Geçenlerde Galatasaray - Ankaragücü maçından sonra TV'ye göz ucuyla bakınca Ahmet Çakar denen ne olduğu belirsiz yorumcu aynen şunları diyordu; " Bu adamlara Terorist muamelesi yapacaksın". Böyle adamlar yorum yaparsa, olacağı bu zaten. Ama bu onun suçu değil zaten, senin Başbakanın neyse, polisinde öyle, sokaktaki vatandaşın da öyle. Kimse de çıkıp ; "şu insanları bilinçlendirelim biz sonuçta 3. Dünya ülkeleri aynı gelirler ile yaşıyoruz, Zenginler ile fakirler arası inanılmaz bir uçurum var bu yüzden de bu tarz tepkiler ve şiddet olayları çıkıyor." diyemiyoruz. Demek istemiyoruz. Faşizan kanlardan dolayı, insanlar ile iletişime geçeceğimize, onları cezalandırıp daha çok teşvik ediyoruz.

Ne diyelim ki lafımızı anlatalım bu canlılara? Bizler insanız, yaşanan bir takım şeylerin farkındayız ama sorunları cezalar ile çözmek bazı şeylere yağ sürmektir. Tabi, kendini zengin edecek ve 3-5 kuruş menfaat kazanacak polisleri de bulabiliriz artık bu olaylarda. Aman abi ceza gelmesin diye işini bilen devlet memurlarını mesela. Yada keyfi işlerin peşinde koşan "Futbol takımı yöneticilerini".

Haberi ve ceza sistemini okumak için aşağı da linki veriyorum, düşünüp bu işe biz çözüm bulmamız lazım. Yoksa kurunun yanında yaşta yanacak.

http://www.sporx.com/futbol/superlig/188448/

21 Mart 2010 Pazar

Hafta Sonu Musikisi

Record Makers Promo from CreativeApplications.Net on Vimeo.

Uzaklarda diyin!


Hastalığı ve Ölümü duymazlıktan gelmişimdir hep. Bi yakınıma yada tanıdığım birisine olduğunda, kafamda büyütmem onu hep uzaklaştırırım. Bünye kendiliğinden yapar bunu. Hissiyatsız derler bazen. Kendime üzülüyorum işte bu konuda ama takamıyorum.

Tanjeviç için üzüldüm, hani herşeyin üstünde olan anlar vardır. Bu da ondan işte. Bazen tribünde de olur aynısı, herşey güzeldir iyidir ama birgün çok ama çok yanlış birşey yaparsın ve yaptığın insana zarar verirsin işte o zaman tüm yaptıkların geri de kalır. Bu hissiyatta böyle birşey. Daha önceden takımdan gitsin, en azından kendi kariyeri açısından gitsin diyorduk ama artık tek istediğim hayatta kalması. Kalsın tanjeviç gitmesin hiç, zarar da görmesin. Geçmiş olsun inatçı insan, bu sefer hep beraber gidelim Final -Four'a.

Maç Dünlüğü


Cuma günü, niyet ettik niyet eyledik bir pankart yapalım dedik. Forum ahalisine bakarken, hakan hoca yazmış; "gönül senden tek şey diler, bildiğini yap, bildiklerini unutmasınlar" Galatasaray maçı için diyor bunu, utandırmayın yani. Sen bildiğini yap gerisi gelir zaten. He bunu kime söylüyoruz veya kim için diyoruz onu pek anlamadık. "Fenerbahçe buraya" diyorsun sadece güiza geliyor. anlarmıydı o? sanmıyorum. Hikayesi buydu çıkışının ama cuma gecesi işe koyulduğumuz için yoğurtçu parkının rüzgar esmeyen basket sahasında biraz geç kurudu pankart. O yüzden saatlerimiz 24'ü gösterdiği sırada soktuk stada, dedik"asın bunu hacılar" yarın salınsın böyle okul açık tarafında ama maç günü baktım ki, yoktu pankart. 8 metre boşa boyadık yani. içilen biranın da tadı çıkmadı zaten.

Biletler 22 lira tabi. Vatandaşın kesesine uygun. Stad dolu, günlerden cumartesi. Karşımızda River Plate var. Maç olabildiğince sıkıcı, derdimiz bağırmak, ritim vermek. Bir de şu gol sevinçleri olmasa, arkadan ittirenler geriyor bazen beni. Hani deplasmanda olsak, silme adam hepsi genç delikanlı tamam. Ama bakıyorum aşağıya 40'ı var, bayanı var, var oğlu var. İtmeyin yahu, kırılcak kafalar, bacaklar. Şahit oldum bir kere, 2008 inönü deplasmanı, alex attı 1-2 yaptı skoru, koştu tabi tribüne adamcağız. Bunu gören tribünde yüklendi arkadan öne, o anda üstümden 2-3 kişi kalktı tabi birinin de bacağı kırılmış çatlamış burkulmuş artık ne olduysa, ambulans dedik gel hemen.

O yüzden arkadaşım, yüklenmeyin bi zahmet.

Maç 1-0 bitti ama ben tribünden bir cacık göremedim futbol ile alakalı. Hani her baktığımda top ya orta saha da yada taç, aut gibi şekillerde. Yendik bitti ama umut yok işte. Lakin uzun aralardan sonra şampiyon olduğumuz senelerde hep kötü futbol ile kazandığımız maçları gördük. Belki kısmet ama zor.

Haftaya GS maçı, cumadan bilet derdi. Sırası, kuyruğu tabi kuyruğa bile girmeden çözebilme gücü, may the force be with you ve samiyen merdivenleri. Turnikelerin 2-3 kişi döndüğünü de unutmayalım. Ama şuan düşünmesi yoruyor beni yada üşendiyor diyeyim.

Maçtan sonra, apaçiliğe verdik bünyeyi. Moda'da başlayan gece sabah boğazdan geçen gemileri seyrettiğimiz Kuruçeşme parkında son buldu.

Bugün de nevroz var hadi hayırlısı.

19 Mart 2010 Cuma

Kapılar Açılsın, Çatışmalar Başlasın!


Galatasaray - Ankaragücü maçında, kapalı tribünden aşağıya postalanan, siyah beyaz montlu ama ne olduğu hala anlaşılamayan arkadaş için PFDK karar vermiş; 180 bin. Güzel haber dimi? ben şahsen bundan sonra tribünde dalaşmak için adam arayıp, onu okul açık tribünün demirlerinden aşağıya sallayabilirim. Aslında bu yazım için müzik koysam fena olmazdı, üstte bangır bangır distortion, görüntü de ise stage dive yapan adamlar.

İşin şakası bir yana...

Bu zamana kadar her radikal kararın, odağında olan fenerbahçe spor kulubü bu sefer yine liderliğini bırakmadı ve olası bir tribünden aşağıya atma operasyonun da, "bu kadar yeter arkadaşlar, artık buna iyi bir ceza vermeliyiz ve Fenerbahçe'ye 1455 maç saha kapama cezası veriyoruz!!" cümlesine maruz kalabilir. Çünkü sahaya atılan tek bir su şişesi yüzünden 2 maç saha kapama almadık mı? aldık. Sahaya atılan "cips poşeti" yüzünden saha kapama almadık mı? aldık. Yani her yeni karar Fenerbahçe'ye uygulanmalı. Ülke futbolunda, kamuoyu yetersiz olan, Lobicilik gibi mason vari entrikalara girmeyen ama her yapılanı ses getiren tek kulüp kim? Fenebahçe. Fenerbahçe koysun size emi...


Yazının anlam ve önemine uygun parçamız da geliyor efenim;


Crazy Stage Dive
Yükleyen ZICARLOS. - Daha fazla komik video için tıkla.

18 Mart 2010 Perşembe

Uçan Kuşlar Filler!

İngiltere'nin tozlu tribünleriden geliyor. Londra londra olalı böyle mevzu görmedi. Dönerler elde, kemerler belimizde dolaştığımız yıllardı ama sonunda bir yavşaklıkta vardı. Sığmadı tabi kabına.


Toy Dolls - Nellie The Elephant
Yükleyen rycko35. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.

Boşuz biz, Bomboşuz!


Son zamanlarda dilimden düşmeyen bir cümle bu. Aslında o kadar boşlukta değilim, işim gücüm, normal hayatım ve tribün hayatım aynen devam etmekte. Lakin o kadar süre yazmadımki bloğumda, kendimi biraz boşlukta hissediyorum. 2009'un mayıs ayından beri tık yok. Hani başka platformlarda birkaç şey yazmışlığım var ama olmadı işte sayın seyirciler. 1.5 sene aralıksız yazmıştım (ufak aralarda olsa) ama sonrasında bi kere kopunca bir kere daha yazamıyorsun işte.

Normal hayatıma denk gelen sıkılmalarımda bundan ibaret aslında. Hayatımın en uzun ilişkisi 3 ayı biraz geçti. Yani çok eş değiştirmek zorunda kalıyorum ilişki konusunda, çünkü o düzeni o karşılıksız sevgiyi bir türlü tuttaramıyorum. Hani çok apaçi bir söz olacak ama harbiden sıkılmadan hayatımda devam eden tek şey Fenerbahçe ve Tribünleri. Bu arada ilişki konusunda duygusal bir insan olduğumu da söylemek isterim, bakmayın çok değişikliğe gitttiğime. Hissiyatlı severim, bi gece bile görsem.

Bu kadar uzun süredir yazmadığım için yazma gücümde de çok fazla kayıp yaşadım, düşünün mesaj bile atamıyorum insanlara artık, direkt arıyorum. Çevremdeki insanların da benden böyle talepleri olduğu için artık blog yazmaya devam edeceğim.

Blog'ta yazmayı kestiğimde acıbadem de oturuyordum, Şuan kürkçü dükkanına geri dönmüş durumdayım. Ailemin evi, yemekleri, düzeni... Ama olmuyor be blog.

Yakın bir dönem de hayatıma 3 adet hedef koydum, eylül ayına kadar bunlardan biri mutlaka olacak. Gelişim sürelerini yazmak istemem çünkü bilmesini bilmediğim insanların okumasını istemem. Ama olabildiğince açık yazacağım zamanı gelince.

Hayatım şuan biraz keyifli, hem bu planların varlığı hemde birey olarak yaşadığım aşırı özgürlü duygusu beni mutlu ediyor. Kadınlar ise hayatıma katıyor. Hiç çıkmayacak anlam ise tribündeki dostlarımdan geliyor.

Yazmayı kestiğim zaman, şampiyonluğu bırakmıştık. Bu sezona ise bir rekor ve tribün sorunları çözülmüş olarak geri döndük. Tabi, böyle güzel şeyler bizlere her zaman haramdı, acı çekmeli, sınanmalı ve hasta edilmeliydik.

İşin özü, bundan sonra sahadaki futbol, tribünde gelişenler, dünyada ve yerelde neler oluyor ve hayatımdan parçalar gelecek sizlere. Şimdiden hoşgeldim!