27 Kasım 2008 Perşembe

Avrupa'da bu hafta

Fenerbahçe



inter-Panathinaikos


Steaua Bucharest



Zenit St. Petersburg vs. Juventus



Fiorentina - Lyon

26 Kasım 2008 Çarşamba

Kanun No. 5149


Dün akşam üzeri işyerinde son işlerimi hızlıca halletmeye çalışıyorum. Akşam maç var. Öncesinde de santos için ses getirmesini ümit ettiğimiz bir organizasyon düzenleme hedefindeyiz. Araya ricalar falan giriyor ve düşündüğümüz saatte İstinye'den deniz otobüsü ile ( en hızlı yol bu) Kadiköye varıyoruz.

Geldiğimizde arkadaşlarımız tribünde giyilecek atletleri boyamışlar. CK pankartı tamamlamış. Bize de tamamen işin ortasına dalıp destek vermek kalmış. Meşaleler ile yürüyüşe geçmişiz.

Amacına ulaşacak gibi gözüken bir basın açıklaması ile bunu tamamlamayı düşünürken. Bir anda paldır küldür, "onu da alın" nidaları ile polisler tarafından alınmaya başladık.

Suçumuz, yolu trafığe kapatmak ve meşale yakmak.

Öğreniyoruz ki stad çevresinde meşale yakmak adli suç olarak gözüküyormuş. Ama biliyoruz ki yaptığımız eylem yanlış anlaşıldığı için alındık. Şimdi de gelecek cezayı düşünmeye başladık. Tabi ki maç içinde tribünde olmamızda yalan olmuş oldu.

Gözaltında olduğumuz süre zarfında, birçok şey ile karşılaştık. Bunların hatırası ve anısı bizlere kalsın...

Umarım artık tribünde ve tribün etrafında bulunan polislerin, taraftara karışı olan yaptırımları son bulur.

Tribünler bizimdir...

Kanun No. 5149

SANTOS'A ÖZGÜRLÜK...


Takım sevgisinin bedeli nedir?

Bizler sevdalandığımız renkler uğruna, her koşulda takımımızın yanında olmaya çalışan taraftarlarız.Her şeyin, aşkın, sevdanın bile endüstrileştiği, paraya tahvil edildiği bu dünyadan, futbol camiası da payını alıyor.Şifreli kanallara üye olan, yüksek fiyatlı bilet politikalarına itiraz etmeyen, futbol takımını hafta sonu eğlencesi olarak kabul eden bir "seyirci" profili, karşılıksız, çıkarsız sevgiyi tribünlerde yaşatmaya çalışan taraftarların yerine konulmaya çalışıyor. Bugün endüstriyelleşen futbol sektörünün hedef tahtasında taraftar vardır.Başta endüstriyel Batı ülkeleri olmak üzere her yerde taraftarlar, suçlu, çapulcu, düzen bozucu olarak yansıtılmaya çalışılıyor.
Daha geçen hafta, sevdasının peşinden maça giderken pompalı tüfekle öldürülen Karşıyaka taraftarı Özgür arkadaşımızın ardından atılan "taraftar terörü" yalanına cenazede bir araya gelen her renkten taraftar omuz omuza yanıt verdi.
Dünyanın her yerinde endüstriyel futbolun bu pervasız saldırısına direnen taraftarlar var. Bunlardan biri de Marsilya taraftarı, Ultras sözcülerinden arkadaşımız Santos Mirasierra.Santos, İspanyada oynanan Atletico Madrid-Marsilya maçından sonra tutuklandı ve şu an 8 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.Bütün kamera görüntüleri tam aksini gösterirken, Santos bir ispanyol polisini yaralamakla suçlanıyor.
Dünyanın tüm tribünlerinde yankı bulan Santosa özgürlük çağrısını biz de buradan bir kez daha haykırıyoruz.
Adı Santos olsun, Özgür olsun ne olursa olsun, biz taraftarlar, potansiyel suçlu, çapulcu muamelesi görmek istemiyoruz. Bizim tek suçumuz sevdalandığımız renklere çıkarsız, paha biçilmeyen sevdamız.


21 Kasım 2008 Cuma

Ultras Tribün #7

SUPRAS auteuilSUPRAS auteuilSUPRAS auteuilSK Brann
Legia in Poznan
GKS Katowice
Delije

"SUPRAS auteuil" görseleri için redfox93'e teşekkür ederim.

20 Kasım 2008 Perşembe

Gündüz maçlarına dönmeli



Bir cumartesi akşamınız var aslında. Karınızla, sevgilinizle, arkadaşlarınızla birlikte geçireceğiniz. Eğer maç Dünya Kupası maçıysa ya da Şampiyonlar Ligi Finali, derbi filan değilse o maçı seyretmek zordur. Gitmek ya da evde TV’de... Herkesi ya da bir kişiyi ikna etmek meşakkatli bir iştir. Çünkü insanların kendilerine, birbirlerine ayıracakları zaman kısıtlıdır. Daha ucuza ortak bir eğlence yaratmak mümkün... Eğer maç statta seyredilir kafasında olanlardansanız gece 9 -10’da biten bir maçtan sonra eve gitmek de zordur. Hele de İstanbul’da. Başka bir şey yapacak pek bir zaman da kalmaz. Bir de maçın pazar olduğunu düşünün. Ertesi günü iş vs... Her şey daha da zor.
İşte bu yüzden futbol aslında bir cumartesi öğleden sonra sporudur. Bu gece maçlarını başımıza musallat edenlerin yatacak yeri yok. ‘Gece oynansın’ diye milleti bağırtarak bu işi bu hale getirdiler.

Ama artık çözüm zamanı...
Mehmet Demirkol

14 Kasım 2008 Cuma

(Çocukluğa dair akılda kalanlar)

Başlık, ortega'dan. Çocukluğumuzun fenerbahçesi, 103 gollü efsane yıla denk geliyor. Detayları çok hatırlamıyorum ama o zamanlardan kalma bir fotoğrafımı paylaşayım sizinle.

Öyle bir sevgi ki...

o malum yere,
çatonun yerine gidiyoruz,
günlerden pazar,
ağustosun 17'si,
akıllarda o uğursuz gün var,
sanki bişeyler konuşsak konu dönüp dolaşıp o güne gelecek,
sanki böyle susunca herşey bitmiş,
unutulmuş,
hatta belki de hiç yaşanmamış varsayılacak...
bizim şoför(nihan) seri kullanıyor arabayı,
kızımla (deniz naz) arkadayız,
yavaş sür diyoruz,
sarsma bizi..
hava tarifsiz sıcak,
deniz nazın albümünü dinliyoruz,
kendi seçti şarkıları,
sırasıyla çalıyor,
4 peynirli pizza hepsi söylüyor,
ardından bana bir masal anlat baba d. köroğlu,
3 numarada 100 yıl önce doğdu şanlı efsane yer alıyor,
hep birlikte tempo tutuyoruz...
17 ağustosu unuttuk
***
havran - akçay arasında,
tek gidiş tek geliş şerit olan yoldayız,
yolun sağlı sollu kenarlarında tabelalar var,
ben de tabelaları okuyorum,
birinde şöyle yazıyor,
"organik köy kahvaltısı verilir",
bu ne ki len?
hem organik,
hem köy,
hem kahvaltı,
ulen diyorum kendi kendime,
etkili oluyor herhalde cümlenin başına organik kelimesini koymak,
kesin kandırdıkları oluyordur..
***
derken başında organik olmayan bir tabela görüyoruz,
gözleme ayran...
bu dur deyip hafif topraklı yola girip şoföre arabayı parkettiriyoruz,
büyük bir çeşme yapmışlar buz gibi su akıyor,
4-5 adet masa var,
masaların üzerinde asmalar tamamen kapamışlar hain güneşin ışınlarını..
en kenardaki masaya oturuyoruz,
derken O geliyor...
hafif kulağıma eğilip sadece benim duyabileceğim tonda soruyor;
"abi feneriumdan mı aldın onu?"
adı ismet..
12-13 yaşlarında,
merak ettiği küçük bir çanta FB amblemi olan,
nihan almıştı bikaç yıl önce,
hediye babında..
"evet" dedim,
devam etti ismet,
"2 hafta önce fenerium tırı geçti buradan,
ayvalığa gitti,
el ettim durmadılar,
aslında dursalardı,
bi tane güiza forması alacaktım,
bir atkı,
bir de çanta.."
içimden;
"ah be ismet onları parayla satıyorlar,
bedava dağıtmazlar ki.." diyecektim,
koynundan küçük bir kese çıkardı,
"tam 100 ytl var abi,
bu yaz biriktirdim,
dursalardı alacaktım,
ama yarın yine geçecekmiş tır,
bu kez önüne bile atlarım gerekirse..."
***
gözlerim ıslandı,
öylece kalakaldım,
hani o an sihirli lambada ki dev olsaydı da,
sorsaydı,
dile benden 3 dilek sahip diye,
1 derdim tırı getir,
2 derdim güizayı getir formasını imzalasın,
son olarak ismete taraftar kartı hem de platin olanından
***
ismet yaz boyunca orada çalışıyor haftada 40 ytl alıyormuş,
köyü çalıştığı yerin bir-kaç km uzağında,
okulu eve epey bir uzakmış,
her gün 5-6 km yürüyormuş,
bazen diyor ismet,
yolun kenarına geliyoruz arkadaşlarla,
okula giderken bizi alıyorlar,
yürümekten kurtuluyoruz,
kışın çok zor oluyor…
***
3 gözleme 3 ayran ardından 4 çay ısmarlıyoruz,
hiçbirşey konuşmadan,
yiyoruz,
içiyoruz,
deniz naz soruyor,
"baba tır neden durmamış?"
"görmemiştir kızım ismet abiyi" diyorum,
yoksa durma mı???
***
hesabı istiyorum,
"8 ytl versen yeter" diyor ismet,
ben 10 veriyorum hadi üstü senin olsun diyorum,
"saol abi" diyor,
arkasından bakıyorum,
cebinden biraz bozukluk çıkarıp kasaya veriyor,
bi dakka bi dakka nooldu diye içeri koşuyorum,
ve öğreniyorum,
hesap 11,25 tutmuş,
çayları ismet ısmarlamış bize...
***
oradan ayrılıyoruz,
bize okçunun selamını vererek uğurluyor,
biraz eskiydi ama,
çanta ismette…

rastafari (5 eylül 2008)



Eski bir hikaye ama bloğun arşivinde durması farz oldu. Bu sevgiyi herkesin yaşaması dileğiyle.

Gears of War 2

Sevenlerine duyurulur.


Gears Of War 2 "Last Day" Trailer from Virus Films on Vimeo.


Yüksek çözünürlükle indirmek isteyenler tıklasın.

Ultras Tribün #6

GFB
Widzew Łódź

AJAX ULTRAS

COMMANDO ULTRA MARSEILLE
Curva Sud Reggina


Jena


Košice

LKS Lomza

13 Kasım 2008 Perşembe

4-1'in ardından.

Yaratıcılık isteyenlere...


10 Kasım 2008 Pazartesi

İsmini duyduğumda...

İsmini duyduğumda dilim tutuluyor.
Kalbim deli gibi çarpıyor.
İçimi titreten tribündeki o fener sesi, aklımı başımdan alıyor.
İçimi titreten tribündeki o fener sesi, aklımı başımdan alıyor.
lay lay lay laayyy layyy....




Fenerbahçe tribünü hissiyat sahibidir. Şampiyonluk özlemi, kupaların hırsı gibi şeylere pek beste yapmaz. Onun tek sevgilisi renkleridir, üstüne giydiği çubuklu formasıdır... O yüzden sevgisini belirtir bestelerinde.. ve aşkını ve tutkusunu. Nefretini kazımaz buralara...

Sanırım KFY çıkışlı bir beste. Üretenin ve tribüne kazandıranın yüreğine sağlık.

Pazarlama!


Can Barslan abimizden.

Kaleci Cehennemi Saraçoğlu


Son 23 yılda Fenerbahçe’den 4 veya daha fazla gol yemeyen hiçbir Galatasaraylı kaleci olmamış. İşe o maçlar ve o maçlarda gol yiyen kaleciler:

05.06.1983 Türkiye Ligi Ali Sami Yen Stadı : 4 - 4
GS kaleci: Haydar Erdoğan


03.05.1989 Türkiye Kupası Ali Sami Yen Stadı : 4 -
GS kaleci: Zoran Simovic

15.04.1990 Türkiye Ligi Fenerbahçe Stadı : 5 - 1

GS kaleci: Zoran Simovic


11.08.1990 TSYD Kupası Fenerbahçe Stadı : 5 - 2

GS kaleci: Hayrettin Demirbaş


22.04.1992 Türkiye Ligi Fenerbahçe Stadı : 5 - 2

GS kaleci: Hayrettin Demirbaş


03.08.1994 TSYD Kupası Fenerbahçe Stadı : 4 - 3

GS kaleci: Hayrettin Demirbaş

08.09.1996 Türkiye Ligi Ali Sami Yen Stadı : 4 - 0GS
kaleci: Hayrettin Demirbaş

07.02.2001 Türkiye Kupası Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı 4 - 4
GS kaleci: Claudio Taffarel


06.11.2002 Türkiye Ligi Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı 6 - 0
GS kaleci: Faryd Mondragon

22.04.2006 Türkiye Ligi Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı 4 – 0

GS kaleci: Faryd Mondragon


09.11.2008 Türkiye Ligi Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı 4 – 0
GS kaleci: De Santis


2 maçta 4, 2 maçta da 5 gol yiyen Hayrettin Demirbaş son yılların 4 veya daha fazla gol yeme liderliğini sürdürmektedir.

Faryd Mondragon ise bir maçta 6 gol birden yiyerek kendi alanında farklı bir rekora imza atmıştır.

Kaynak: www.turkfutbolu.net